İletişim
Youtube
Instagram
ONLINE DERSLER

Panik Bilimi

  • Yaşam
  • 24.05.2020
  • 1293 Kez Okundu
Panik Bilimi

Kaygılı beyinlerimiz, tarihöncesi çağlardan günümüze, korkutucu bilinmezle her yüz yüze geldiğinde kısa devre yapabiliyor.

Coronavirüs dünya genelinde yayılmaya başladığından bu yana, insanların bir rulo tuvalet kâğıdı, bir şişe el dezenfektanı ya da bir yüz maskesi için neler yapabileceği konusunda çok şey öğrendik. Doğrulanan coronavirüs vakaları artar ve eyaletler ile ülkeler sosyal mesafeyi sağlamak adına kalabalık toplanma alanlarını ve dükkânları kapatırken, tüm bu belirsizlikler sözüm ona “panik–alışverişi”ni tetikliyor. Ve market rafları yeniden doldurulmalarına vakit kalmadan hızlı şekilde boşalmaya devam ediyor.

Panik–alışverişi, 1918’deki İspanyol gribinden 2003’teki SARS salgınına dek insanların salgın kaynaklı belirsizlikle başa çıkma yöntemlerinden biri. Harvard T.H. Chan Halk Sağlığı Okulu’ndan psikiyatrik epidemiyoloji profesörü Karestan Koenen, “Aşırı tepkilerle karşılaşıyorsanız, bunun nedeni –insanların yaşamlarının tehlikede olduğu duygusundan hareketle– durumun kontrol altında olduğunu hissetmek için bir şeyler yapma gereksinimi duymaları,” diye açıklıyor. 

Ancak paniğe yol açan tam olarak ne –ve pandemiler gibi yoğun strese sevk eden dönemlerde nasıl sakin kalabiliriz? Sorunun yanıtı beynimizin farklı alanlarının birbirleriyle etkileşim kurma yönteminde yatıyor. İnsanlar için hayatta kalmak, her zaman korku ve kaygılara bağlı oldu. Çünkü söz konusu korku ve kaygılar, bir tehditle karşılaşıldığında (yakınlarda bir aslan düşünün) derhal tepki vermeyi ve algınan tehditler üzerinde düşünebilmeyi (bu gece aslanlar nerede saklanıyor?) gerektiriyor.

Beyinde yapılan bir pazarlık ters gittiğinde panik devreye giriyor. Koenen’in açıklamasına göre, “beynin duygu merkezi olan amigdala, bizi tehlikeden uzaklaştırmak istiyor –ve bunu yaparken de aslandan kaçmak için hangi yollara başvurduğumuzu pek umursamıyor.”

Ancak davranışsal yanıtları düzenleyen prefrontal korteks, aslan tehdidini öncelikle enine boyuna düşünmemiz gerektiği konusunda ısrar ediyor. Bir aslanla yeniden karşılaştığımızda ne yapacağız? Bazen de kaygılar birer engele dönüşebiliyor. Prefrontal korteks beynimizin planlama ve karar almada iyi olan bölümleriyle doğrudan konuşmak yerine, ne şekilde bir aslanın akşam yemeği olabileceğimize ilişkin olası senaryoların tümünü gözden geçirmeye kararlı olan diğer bölümler arasındaki tartışmalar karşısında şaşkına dönüyor.

Panik de, tüm sistem kısa devre yaptığında ortaya çıkıyor. Prefrontal korteksimiz aslanların yarın gece nerede olabileceğini düşünmek isterken, amigdalamız aşırı yüklemeye maruz kalıyor. 

“Beynin görece daha mantıklı bölümü, yani prefrontal korteks duygularla istila edildiğinde panik kendini göstermeye başlıyor,” diyor Koenen. Hissettiğiniz korku o kadar şiddetli oluyor ki, amigdala kontrolü ele geçiriyor ve adrenalin devreye giriyor. Belirli bazı senaryolarda panik hayat kurtarabilir. Bir aslan tarafından saldırıya uğramak ya da araba altında kalmak gibi anlık tehlikelerle karşı karşıya kalındığında verilecek en mantıklı tepki kaçmak, savaşmak ya da donup kalmak olabilir. Beynin hangi tepkiyi seçeceği konusunda fazla zaman harcamasını istemeyiz. 

Ancak yalnızca amigdalaya söz hakkı tanımak da ciddi ölçüde sakıncalı olabiliyor. İnsanların felaketler sırasında nasıl davrandığına ilişkin çığır açıcı bir araştırma yapan sosyolog Enrico Quarantelli’nin, 1954’te yaptığı “Paniğin Doğası ve Koşulları” adlı çalışma, bir patlama sesi duyunca evine bomba düştüğünü zannedip kaçan bir kadını konu ediniyor. Kadın patlamanın sokağın karşı tarafında yaşandığını fark ettiğinde, bebeğini evde bırakmış olduğunu ancak hatırlıyor.

Quarantelli, “Panik, antisosyal olmaktan çok, hiçbir sosyallik içermeyen bir davranış,” diye yazıyor. “Sosyal normların bu biçimde paramparça olması… bazen en güçlü birincil grup bağlarının parçalanmasıyla sonuçlanıyor.” Panik uzun vadeli tehditlerle başa çıkma konusunda da pek yarar sağlamıyor. Prefrontal korteksin kontrolü kaybetmemesi ve bir yandan riski değerlendirip hareket planı oluştururken, diğer yandan kişiyi bir tehdidin varlığına karşı uyarabilmesi işte bu gibi durumlarda büyük önem taşıyor. Peki, bu pandemi sırasında bilgi seline ve mesajlara maruz kalıyorsak, neden bazı insanlar tuvalet kâğıdı ve el dezenfektanı istiflerken diğerleri riskleri görmezden gelip partilere koşuyor?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK KONULAR

Anasayfa
Üye Girişi Yap
Sepetim (0)
Kitaplar
Paragraflar
Blog
İletişim