1960 lı yılların sevilen karakteri Turist Ömer, Türk sinemasının hem mizahi hem de eleştirel ton taşıyan figürlerinden biriydi. 1973 yapımı “Turist Ömer Uzay Yolu’nda” filminde, Ömer bir anda uzay gemisinde bulur kendini. Bilim kurgu ile mizahın iç içe geçtiği bu yapımda, henüz o dönemlerde bile geleceğin teknolojilerine duyulan ilgi göze çarpıyordu. İşte o filmdeki uzay gemileri, robotlar ve bilinçli makineler, aslında yapay zekânın (YZ) toplumsal hayal gücüne ilk yansımalarındandı. O zamanlar sadece film senaryolarında yer alan bu kavramlar, bugün günlük yaşantımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi.
Yapay zekâ kavramı, ilk kez 1956 yılında ABD’deki Dartmouth Konferansı’nda akademik bir terim olarak ortaya atıldı. O dönemde makinelerin insan gibi düşünebilmesi fikri oldukça iddialıydı. 1980’lerde uzman sistemlerle birlikte YZ kavramı biraz daha uygulanabilir hale geldi. Ancak asıl devrim, 2000’li yılların ortasından itibaren gerçekleşti. Veri miktarının artması, işlemcilerin güçlenmesi ve özellikle makine öğrenmesi (machine learning) gibi algoritmaların gelişmesiyle yapay zekâ sistemleri gerçek dünyada kullanılmaya başlandı.
Bugün Siri, Alexa gibi sesli asistanlar, Netflix’in öneri algoritmaları, Google Haritalar’daki yönlendirmeler, sosyal medya filtreleri, yüz tanıma sistemleri, ChatGPT gibi doğal dil işleme uygulamaları hep yapay zekânın farklı formlarıdır. Sağlıktan eğitime, ulaşımdan savunma sanayisine kadar neredeyse her alanda YZ'nin katkısı hissedilmektedir. Örneğin sağlık alanında, görüntüleme sistemleriyle kanser erken tanısı yapılabilirken, finans sektöründe algoritmalar riskleri analiz edebiliyor. Eğitimde kişiselleştirilmiş öğrenme sistemleri öğrencinin seviyesine göre içerik sunabiliyor.
Ancak bu gelişimle birlikte bazı etik ve toplumsal sorunlar da gündeme gelmeye başladı. Yapay zekânın iş gücünü nasıl etkileyeceği, karar mekanizmalarındaki tarafsızlığı, mahremiyet ve veri güvenliği gibi sorular bugün dünya genelinde tartışılıyor. Kimi uzmanlar yapay zekâyı “yeni sanayi devrimi” olarak adlandırırken, kimileri de insanlık adına potansiyel tehlikelere dikkat çekiyor.
Özetle, Turist Ömer’in uzay macerasıyla mizahi şekilde temas ettiği teknoloji hayali, bugün hayatın tam merkezine yerleşmiş durumda. Yapay zekâ, artık sadece bir bilim kurgu unsuru değil; kararlarımızı etkileyen, hayatımızı kolaylaştıran, aynı zamanda da üzerinde düşünülmesi gereken güçlü bir araç. Bu teknolojinin etik, insan merkezli ve adil bir şekilde gelişmesi, hem bireyler hem toplumlar için büyük önem taşıyor.