Almancadan gelen lümpen sözcüğünün TDK Sözlüğünde iki karşılığı bulunuyor: (1) Ayaktakımı, (2) Sınıfsız. Lümpen sözcüğü günlük yaşamda genellikle yoksul, sefil, işsiz güçsüz, başı boş, serseri gibi anlamlarda kullanılıyor. Lümpen tanımı içindeki kişiler genellikle yaşadığı toplumun kültürüne yabancı, buna karşın bilgiliymiş gibi davranan, kendini üstün gösterme çabası içinde olan kişilerdir.
Kökeni Fransızcadan gelen marjinal sözcüğünün de lümpen gibi TDK Sözlüğünde iki karşılığı var: (1) Aykırı, (2) Son birim. Sözcük günlük yaşamda çoğunlukla aykırı, uç, alışılmışın dışında, sıradan olmayan, sınırları zorlayan anlamlarında kullanılıyor. Diğer insanlardan fiziksel olarak farklı bir görünümü ya da davranışları olanlara 'marjinal tip' deniyor. Çoğunluğun giymediği kıyafetleri giyen, saçlarını alışılmış renklerin dışında renklere boyayan, farklı makyaj yapan insanlar bu tür marjinal tipin başlıca örneklerini oluşturuyor.
Bu iki sözcüğün aslında ekonomi ve sosyolojide de önemli yeri var.
Kapitalist sistemde temelde üç sınıf vardır: Burjuvazi, köylüler ve işçi sınıfı. Bir de sınıf sayılıp sayılmayacağı tartışmalı, feodaliteden kalma genellikle toprak ya da mülk sahibi aristokratlar var. Burjuva; köylü, işçi ya da aristokrat olmayan, sosyal statüsünü ve gücünü, aldığı eğitimden, işveren olmasından ya da doğrudan zenginliğinden alan ve kentlerde yaşayan kişilerdir. Bu kişilerin oluşturduğu sosyal sınıfa burjuvazi deniyor. Burjuvazi devrimci bir sınıftır. Genellikle esnaftan, atölye sahipliğinden gelerek yükselmiştir. Sanayi devrimini yapanlar onlardır. Köylüler; köylerde yaşayan ve genellikle tarımla, hayvancılıkla uğraşanlardır. Köylüler de aslında bir sınıf olsa bile sınıf olma bilincinde değildirler. İşçi sınıfı; emeğini burjuvaziye ya da aristokrasiye kiralayarak gelir elde eden ve yaşamını sürdüren kişilerin oluşturduğu sınıftır. İşçi sınıfı Marksist teoride en devrimci sınıftır.
Marx ve Engels’in Alman İdeolojisi adlı çalışmalarında ortaya attıkları sınıf bilinci olmayan işçilerin oluşturduğu topluluk anlamındaki lümpen proletarya deyiminde yer alan lümpenin kökeni Roma İmparatorluğu’na kadar geri gidiyor. Lümpen denilen insanlar, kentin sokaklarında bir iş yapmadan başı boş gezen, dilencilik yapan, arada bir bulduğu işte çalışan insanların oluşturduğu bir topluluktu. Savaş zamanlarında bunlar asker olarak cepheye sürüldüğü için barış zamanında asgari koşullarda yaşamlarını sürdürmeleri için devletin yardımını görürlerdi. Roma sonrasında yerini farklı bir biçimde de olsa koruyan bu insanlar kapitalist sistemde burjuvaziye yanaşarak yaşamlarını sürdürmeye yöneldiler. Marx, lümpen proletaryayı devrim karşıtı bir güç olarak değerlendiriyordu.
Sözcüğün ekonomi alanındaki kullanımı matematikteki son birim anlamının uyarlanmasıyla karşımıza çıkıyor. Sözcük, marjinal fayda, marjinal maliyet, marjinal tüketim eğilimi, marjinal tasarruf eğilimi gibi birçok ekonomik terimin temelinde yer alıyor. Mesela marjinal tüketim eğilimi; gelirde 1 birimlik artış olduğunda tüketim harcamalarında kaç birimlik artış ortaya çıktığını gösteren bir formüldür. Marjinal fayda dediğimizde son tüketilen birimin faydasını kastediyoruz. Diyelim ki bir bardak çay içiyorsunuz. O çayın sizin açısından gerçek faydası içtiğiniz son yudumdan elde ettiğiniz faydadır. Tüketilen miktar arttıkça marjinal fayda azalır. Çünkü içtiğiniz çayın ilk yudumu size çok keyif verir, daha çok içtikçe aldığınız keyif de azalır. Buna da azalan marjinal fayda denir.
Lümpen; Marksist sosyoloji ve ekonomi teorisinde önemli bir yer tutarken marjinal; günümüz ekonomi biliminin temelinde yer alan neoklasik ekonominin temel taşlarından birisini oluşturur. O kadar ki marjinal kavramını çekip çıkarsak neoklasik ekonomiden geriye fazla da bir şey kalmaz.
Günlük yaşamdaki kullanılışıyla birbirine benzer kavramları ifade eder gibi görünen bu iki sözcük konu bilim alanında kullanmaya gelince oldukça farklı anlamlar ifade etmeye başlar.