1990’lı yıllar… Televizyonlarda rengârenk reklamlar dönüyor, markalar gençleri etkilemek için adeta birbiriyle yarışıyor. İşte tam da bu dönemde Pepsi, büyük bir kampanyaya imza atıyor: "Pepsi Puanları" kampanyası! Sistem basit: Ne kadar çok Pepsi içersen, o kadar puan toplarsın. Puanlarla t-shirt, güneş gözlüğü, deri ceket gibi ödüller kazanabiliyorsun. Ancak reklamın sonunda öyle bir sahne var ki, her şeyin fitilini ateşliyor: 7 milyon Pepsi puanı toplarsan, seni okula savaş jetinle götürüyorlar. Evet, gerçek bir Harrier Jet’le!
Tabii ki Pepsi bunu bir şaka olarak yapıyor. Ama biri bu şakayı ciddiye alıyor: 21 yaşındaki üniversite öğrencisi John Leonard.
John, bu reklamı gördüğünde akıllıca bir şey fark ediyor: Jet için gereken 7 milyon puanı fiziksel olarak toplamaya gerek yok. Kampanyanın küçük yazılarında, eksik puanların para karşılığında satın alınabileceği yazıyor. John da yatırımcı bir arkadaşından destek alıp gerekli parayı topluyor ve Pepsi’ye 7 milyon puan karşılığı jetini talep eden bir mektup gönderiyor. Ve o andan itibaren, tarihe geçecek gerçek bir hukuk savaşı başlıyor!
Netflix'in yayınladığı “Pepsi, Where’s My Jet?” belgeseli, işte bu inanılmaz hikâyeyi konu alıyor. John Leonard'ın cesareti, yaratıcılığı ve zekâ dolu yaklaşımı, sadece bir içecek markasının reklam kampanyasını değil, aynı zamanda hukuk sistemini ve reklam etiğini de sorgulatıyor. Dava yıllar sürdü, medya işin içine girdi, halk ikiye bölündü: Bir taraf "Pepsi söz verdi, jetsiz olmaz!" derken, diğerleri bunun açık bir şaka olduğunu savundu.
Sonuç mu? Jet hiç verilmedi. Mahkeme, reklamın mantıken gerçekçi olmadığını söyledi. Ama John’un cesareti ve bu olayın eğlenceli detayları, onu kaybedilen bir davanın değil, kazanılan bir hikâyenin kahramanı yaptı.
“Pepsi Jetim Nerede?” sadece bir markaya karşı açılmış dava değil; aynı zamanda sistemin açıklarını zekice kullanarak nasıl ses getirebileceğimizin gerçek bir örneği. Bugün hâlâ bu hikâye, yaratıcı düşüncenin ne kadar güçlü olabileceğinin canlı bir kanıtı olarak anlatılıyor.