Kim Jong-un, 8 Ocak 1984’te Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’da doğdu. Kuzey Kore’nin kurucusu Kim Il-sung’un torunu ve ikinci lider Kim Jong-il’in en küçük oğludur. Ailesinin köklü siyasi mirası nedeniyle daha küçük yaşlardan itibaren özel bir şekilde yetiştirildi. Çocukluğunun bir bölümünü, sahte bir kimlik altında İsviçre’de geçirdiği ve burada Batılı eğitim sistemini yakından tanıdığı biliniyor. Basketbol tutkusu, Michael Jordan hayranlığı ve teknolojiye olan ilgisi bu döneme dayanır. Ancak genç yaşta ülkesine döndüğünde, tüm Batılı etkilerden uzaklaşarak babasının izinden gitmeye başladı.
2011 yılında, babası Kim Jong-il’in ölümünün ardından yalnızca 27 yaşındayken iktidara geldi. Bu, dünya siyasetinde çok genç bir yaşta liderlik pozisyonuna gelen nadir örneklerden biridir. Genç yaşına rağmen hızla güç kazandı, ordunun ve partinin kontrolünü eline aldı. İlk yıllarında amcası da dahil olmak üzere birçok yüksek rütbeli kişiyi görevden alarak ya da infaz ettirerek otoritesini sağlamlaştırdı. Kim Jong-un’un liderliği, sıkı denetim, korku rejimi ve tam itaat üzerine kuruludur. Ancak aynı zamanda büyük projelere imza attı; Pyongyang’ın modernize edilmesi, bazı ekonomik reform girişimleri ve teknolojik gelişmeler onun döneminde öne çıktı.
Dünya genelinde en çok dikkat çeken yönlerinden biri ise Kuzey Kore’nin nükleer silah programını agresif şekilde sürdürmesi oldu. Bu strateji, hem dünya liderlerinin dikkatini çekti hem de onu uluslararası arenada kilit bir figür haline getirdi. ABD ile yaşanan gerilimler ve özellikle 2018 ve 2019 yıllarında ABD Başkanı Donald Trump ile gerçekleştirdiği tarihi zirveler, onun dünya siyaseti üzerindeki etkisini artırdı. Genç, sert, öngörülemez ve propaganda gücü yüksek bir lider olarak tanınan Kim Jong-un, kapalı bir rejimle dış dünyaya meydan okuyan bir figür haline geldi.
Kim Jong-un’un yönetim tarzı, geçmişle modernite arasındaki sert çelişkilerle dolu; bir yandan sıkı bir diktatörlük, diğer yandan teknoloji ve modern görünüm çabası. Onun liderliği, hem hayranlık hem de korku uyandırıyor. Bu ikili karakteri, onu 21. yüzyılın en dikkat çeken ve tartışılan liderlerinden biri yapıyor.