Geçtiğimiz hafta içerisinde Nevada, Pahrump yakınlarında kendi halinde ve sessizce duran bir çöl alanında bilim insanları yapay bir deprem tetikledi. Elbetteki çok küçük ölçekteki bu yer sarsıntısı diğer depremler gibi, belli ve çok az bir büyüklükte havada da sallantıya sebep oldu. NASA araştırmacıları ise havada oluşan minik titreşimleri havada asılı duran balonlarla tespit etmeye çalıştı. Öyle görünüyor ki, bu teknoloji bir şekilde Venus atmosferine ulaştırılabilirse ünlü Venüs depremleri, üstelik yere temas etmeden dinlenebilecek, ölçülebilecek ve takip edilebilecek. Böylelikle Venüs'ün iç yapısı, jeomorfolojisi ve bizden farklı evrilmiş olmasının nedenlerinin daha iyi anlaşılması bekleniyor. Şimdiye kadar Venüs'ten direk olarak sismik ölçümler alınmamıştı. Bu yüzden hava titreşimleri üzerinden deprem kayıtları almanın bile, Venüs hakkındaki en büyük sorunlara ışık tutacağı düşünülüyor. 19 Aralık'ta U.S. Department of Energy (Birleşmiş Milletler Enerji Birimi) yerin 300 metre altında 50 tonluk kimyasal patlaması ile 3 büyüklüğünde bir sallantıyı tetikledi. Oldukça küçük bir alanı etkileyen bu sallantı elbette bir deprem yaratmaktan çok çok uzak. Ancak araştırmada yer altı nükleer patlamaları tespit edebilme yeteneklerini teste tabi tutan araştırmacılar aynı zamanda 2 adet helyum yüklü balonu bir araya getirerek (biri iple bağlı, biri havada serbestçe yüzen) yerin birkaç yüz metre üstünde konuçlandırdı. Üzerlerindeki barometre ile atmosfer basıncındaki değişimleri ölçen ve depremin yarattığı sesötesi veya sesüstü dalgaları tespit edebilen balonlar, insan kulağının algılayamacağı düşüklükteki frekanslarda akustik vibrasyonları algılayabiliyor. Birgün benzer bir balon düzeneği Venüs atmosferine gönderilip benzer ölçümleri alıp, kaydedip, rapor edebilir. Aşkın, sevginin, cinsel hazların tanrıçasının adını taşıyan bu gezegenin yüzeyindeki koşullar ise, adı ile tezat. Sıcaklıklar kurşunu eritebilecek seviyede ve basınç neredeyse bir denizaltını ezebilecek güçte. Bu yüzden yüzeyine göndereceğimiz herhangi bir cihazın bir deprem tespit edebilecek kadar uzun süre sağlam kalabilmesi oldukça zor. Ancak yüzeyden bir 50 kilometre yükseklikte sıcaklık ve basınç bir balonun dünyadaki hayatına benzer bir süre tanıyabilir görünüyor. Elbette bu seviyede de %96'lık karbondioksit varlığı yüzünden tam bir sera atmosferi olması dolayısıyla sülfürik asit ile temas ihtimali doğuyor. Kaynağa göre, 1985 yılında Sovyetler Birliği bu katmanda 2.5 gün boyunca bir balonu uçurarak bunun mümkün olduğunu gösterdi bile. Balonların bu kadar yükseklikte iken sallantıları tespit edebilmesi ise başka bir prensibe dayanıyor: Venüs'ün atmosferi Dünya atmosferinden daha kalın ve yoğun ve böylelikle sallantı dolayısıyla oluşan titreşimler dalgalar halinde daha kolay taşınabiliyor. Öncül model hesaplamalarına göre 50 kilometre civarındaki yüksekliklerde, Venüs'teki 2 büyüklüğündeki depremlerden itibaren kayıtlar alınabilecek. Araştırmacılar şimdi de çok daha güçlü sismik dalgaları daha uzak mesafelerden tespit edebilmenin yolunu arıyorlar. Deprem sonrasındaki çevresel ses (akustik titreşimler), depremin tıpkı bir imzası gibi karakterini yansıtacak ve iç yapısı ile sebeplerine dair fikir verebilecek. Bir sonraki adımda Oklahoma üzerine balonlar konuçlandıracaklar ve geçtiğimiz yıllarda binlerce depremin (taban altındaki petrol ve gaz aktiviteleri dolayısıyla) olduğu bu bölgeden kayıtlar almaya ve diğer sismografi teknikleri ile kontrollü olarak test ederek yöntemin geçerliliğini ve de çok daha derinlerdeki sallantıların da havadan kaydedilip kaydedilemeyeceği anlamaya çalışılacak. University of Arizona'dan Ralph Lorenz'e göre de Venüs'te bu tip ölçümlerin yapılmasının başka zorlukları da olabilir. Venüs için modifiye edilse bile, deprem dolayısıyla oluşan akustik dalgalanmaları, sıradan rüzgarların bile süpersonik olduğu Venüs atmosferindeki arkaplan gürültüsünden ayırt etmek çok zor olacaktır. Birçok bilim insanı hala çok büyük miktardaki ısının gezegenden atmosfer dışına kaçmaya çalıştığını düşünüyor ve bunu potansiyel olarak yeri sallayarak gerçekleştirebileceği öne sürülüyor. Buna karşın bir grup bilim insanı da gezegendeki levha tektoniğinin uzun zamandır durmuş olduğunu belirtiyor. Dünya'da ise levha tektoniği genel olarak depremlerin temel sebebi ve karbonu mantonun derinlerine gömen de bu hareketler. Bu sayede de küresel ısınmadan uzun süreler korunabiliyoruz.