İletişim
Youtube
Instagram
ONLINE DERSLER

Tarım ve Şehirleşme İlişkisi

  • # Araştırma
  • Okuma Süresi 3
tarim-ve-sehirlesme-iliskisi

İnsanlar tarıma geçmeden önce avcı-toplayıcı yaşam tarzına sahiplerdi. Bu yaşam tarzında günün bir kısmı avlanmaya ve toplayıcılığa, geri kalan kısmı da dinlenmeye kalıyordu. Küçük gruplar halindelerdi ve sürekli hareketliydiler. Tarım devriminden önce insanların yerleşik yaşama geçtikleri çok nadiren görülmüştür. İnsanlar, zamanla üretim bilincine kavuşarak tarım yapmaya başladılar. Bu süreç, elbette bir anda gerçekleşmedi; insanlar binlerce yıllık bir süreç sonucunda tarıma geçtiler ve bunun sonucunda toprağa bağlı olmanın bir sonucu olarak, yerleşik yaşam tarzı insanların vazgeçilmezi oldu. İnsanlar tamamen yerleşik yaşama geçtikten sonra eski alışkanlıklarını unuttular ya da alışkanlıklara farklı anlamlar yüklediler. Artık daha az tehlikedelerdi ve hatta çok daha az avlanıyorlardı. Avcılığı hayatta kalmak için yapmıyorlar, gelenek haline getirerek zevk için ya da savaş öncesi antrenman için avlanıyorlardı. Fakat insanlar avcı-toplayıcı zamanlarına göre daha çok emek harcıyor ve kendilerine daha az vakit ayırıyorlardı. Çünkü tarıma bağlı geçimde ürünleri yetiştirmek ayrı bir güç, ürünleri hasat etmek de ayrı bir fiziksel güç gerektiriyordu. Bu nedenle, insanların çok büyük bir vakti çiftçiliğe gitmek zorundaydı. Elbette saban gibi teknolojilerin icadı, bu işleri kolaylaştırmıştır; ancak bu zorluklara ek olarak, sadece tarım üzerinden geçime bağlı olmak insanlar için tehlike arz ediyordu. Çünkü ambarlar yanabilir ya da doğal nedenlerden dolayı o yılın hasadı çok az olabilirdi. Bu da kıtlık doğurabilir ve toplumsal yapının bozulmasına sebep olabilirdi.

Tarım devrimi sonrası yerleşik yaşam tarzında insanlar avcılık ve toplayıcılık zamanlarına göre daha kalabalıktı ve dolayısıyla daha fazla protein ve karbonhidrata ihtiyaç duyuyorlardı. Eğer hasat zamanındaki verim düşük olursa, az önce belirttiğimiz gibi kıtlık baş gösterir ve toplum büyük tehlikeye girerdi. Bu sorunun çözümü de, ürünleri depolamakta gizliydi. Ürünler depolanacak, eğer kıtlık baş gösterirse bu ambarlardaki ürünler tüketilecekti. (Aynı şekilde, tarım ürünleri dışında, yaşamak için kendilerine ve eşyalarına da kulübe inşa ettiler. Bunları dış etkenlerden korumak için de bütün köyün etrafına duvar ördüler.) Bu bir çözüm, fakat ürünlerin depolanması da farklı sorunları doğuruyordu: ürünlerin yanması ya da çalınması ihtimali. Muhtemelen bu sıralarda olacak ki, ambarları korumaya ihtiyaç duydular. Bu da tabii ki yönetim ya da halk tarafından seçilen bekçilerin çoğu vaktini buna ayırması demekti. Bekçiler artık tarım yapamayacaklarına göre, onlara hizmetleri karşılığında tarım ürünü verilmesi gerekiyordu. Bu noktada, "üretim fazlası" ürünler kabile yönetimi ya da şef tarafından "vergi" olarak toplanmaya başladı. İşte tam da bu kritik noktada, insanların kendilerini yönetmesi için kurduğu organizasyonun, insanların hayatına maddi açıdan müdahale etmeye başladığını görüyoruz. Böylece insanların tarıma geçmesi, onları belirli bir mekâna bağlı hale getirdi ve o mekân özelinde kendilerine yeni bir yaşam alanı oluşturdular. Bu köylere, bugünkü metropollerimizin temeli demek mümkün.

Kaynak : https://evrimagaci.org/sehirlerin-olusumu-ve-bugunu-bir-sehri-sehir-yapan-tek-sey-nufus-kalabalikligi-midir-10161

#Araştırma KATEGORİSİNDEKİ DİĞER PARAGRAFLAR

Anasayfa
Üye Girişi Yap
Sepetim (0)
Kitaplar
Paragraflar
Blog
İletişim