Sarılmanın insan ilişkilerinde önemli bir yeri olduğunu söylemiştik. Aynı zamanda sarılmak da dokunmanın bir çeşididir. İnsanların birbirlerine dokunmaları, bir çeşit sosyal anlaşma-ilişki yöntemidir. Dokunma üzerine yapılan araştırmalar da bunu doğrular nitelikte. Dünya genelinde çoğu yerde benzer bir işleyiş var; İnsan ilişkilerinde samimiyetin derecesine göre, insanlar birbirlerine daha çok ya da daha az dokunuyorlar. Hatta dokunarak anlatmak istediklerimizi de karşımızdakine iletebiliyoruz. Örneğin küçük bir çocuğa aferin demek için kafasını okşuyor ya da arkadaşımıza her şey daha iyi olacak demek için omzuna dokunuyoruz.
Kucaklaşma konusunun da daha iyi anlaşılması için primat geçmişimiz üzerinde düşünmemiz gerek. Maymunlar ve apeler arkadaşlıklarını sosyal tımarlama ile oluşturur ve sürdürürler. Bu tımarlama, deride ve tüylerin arasında kalmış çer çöpün temizlenmesi için kullanışlı olabilir. Fakat aynı zamanda bu tımarlama sırasında, tımarlanan canlı kendisini daha iyi hisseder. Bu davranışın tabii ki insanlarda da karşılığı var. Örneğin anneler çocuklarının saçlarını okşadıklarında çocukların hoşuna gidiyor ya da kuafördeyken saçımızla ilgilenilmesi ve karıştırılması bizi rahatlatıyor.
Sarılma içerisindeki küçük dokunuşlar da belirli sinirlerin uyarılmasını sağlıyor- afferent c-tensel nöronlar yalnızca tüylü derilerde bulunurlar ve dokunma acı ve baskı ile ilgili bilgiyi ileten sıradan sinirlerden farklıdırlar. Afferent c-tensel nöronlar yalnızca ışığa ve yavaş dokunmaya tepki verirler. Bu nöronlar doğrudan beyin ile olan bağlantıları sayesinde endorfinlerin salınımını tetikleyebilirler.