Floransa’daki sanat eserleri her yıl birkaç kişiyi hastanelik ediyor. Bir düşünelim. Floransa’dasınız. Rönesans’ın en güzel eserleriyle dolu galerileri geziyorsunuz. Birden kalbiniz hızlanıyor, nefesiniz sıklaşıyor, tansiyonunuz yükseliyor. Hatta belki düşüp bayılıyorsunuz. Bu olası senaryonun aslında çok asil bir nedeni var: Çok güzel sanat eserlerine fazlaca maruz kalmak. Büyük sanat eserlerinin güzelliğiyle başa çıkamayan bünyelerde rastlanan bu sersemleme ve halsizlik durumuna Stendhal sendromu ya da Floransa sendromu deniyor. İtalyan basınında çıkan haberlere göre Studi Uniti adlı sanat araştırmaları merkezi, İtalyan psikolog Graziella Magherini’nin 1989 yılında tanımladığı sendromun fizyolojik kanıtlarının peşine düştü. Psikologların yardımıyla yapılan araştırma, Floransa’daki Medici Riccardi Sarayı’ndaki sanatseverlerin fizyolojik verilerini takip etti ve ziyaretçilerin yüz kaslarının gerildiğini, kalp atışlarıyla nefes alıp vermelerinin hızlandığını, hızlı yorulduklarını ve tansiyonlarının değiştiğini belirledi. Daha önceki çalışmalar ise en uç örneklerde bayılma, panik atak ve sanrılara neden olabileceğini söylüyor. Semptomlar genelde hiçbir müdahaleye gerek kalmadan ortadan kayboluyor, fakat bu nedenlerden dolayı hastaneye başvuranlar da yok değil. Sendromun adı, 1817’deki Floransa seyahatinde sanat eserleri yüzünden kalp çarpıntıları ve bayılma hissi yaşadığını yazan Fransız yazar Stendhal’dan (ve benzer vakaların en sık görüldüğü şehir olan Floransa’dan) geliyor.