Hayatın akışı içinde kimi anlar vardır ki; üzerinden yıllar geçse de bir anda zihnimizde beliriverir. Bu anları geri getiren en güçlü köprülerden ikisi kokular ve müziklerdir. Beklenmedik bir anda burnumuza dolan bir parfüm kokusu ya da radyodan yükselen tanıdık bir melodi, ruhumuzda silinmeye yüz tutmuş anıları canlandırır.
Çocukluğumuzun mutfağından gelen tarçın kokusu, belki de anne kucağının sıcaklığını hissettirir. İlkbaharda açan ıhlamur çiçeklerinin kokusu, eski okul yolculuklarını, belki de bir ilk aşkı hatırlatır. Kimi zaman sadece bir yağmur sonrası toprağın kokusu bile içimizde huzurlu bir tebessüm oluşturur.
Müzikler de bir nevi zaman makineleri gibidir. Lisede ilk kez dinlediğimiz bir şarkı, gençliğimizin masum heyecanlarını geri getirir. Düğünümüzde çalan melodi, o özel günü yeniden yaşatır. Her nota, ruhumuzun bir köşesinde iz bırakmış bir duyguyu harekete geçirir.
Kokular ve müzikler, zamanın yıpratıcılığına direnerek geçmişi bugüne taşır. İnsan kalbinin derinliklerine dokunan bu unsurlar, hatıraları canlı tutar ve ruhumuza iyi gelir. Bu yüzden hayatın içinde bu küçük ama güçlü mucizelere kulak vermek, bizi hem geçmişe bağlar hem de bugünü daha anlamlı kılar.
