Rembrandt van Rijn, bir değirmenci ailesi olan Leiden ’li van Rijn ’lerin dokuz çocuğundan sekizincisidir. Rembrandt, on dört yaşında Leiden Üniversitesine gidecek kadar zeki bir çocuktu. Ama Rembrandt ’ın üniversiteye gitmek dışında başka hevesleri de vardı. 1620 yılının ilk günlerinde bir ressama çıraklık yapmaya başladı. Eğitimini tamamladıktan sonra, o zamanın metropollerinden olan Amsterdam ’a gitti. Amsterdam, kürk tüccarlarının, baharat ihracatçılarının ve köle simsarlarının işlerini yürüttüğü bir şehirdi. Ekonomik durumun çok iyi olduğu şehir halkı sanat zevkini kendilerinin ve ailelerinin portrelerini yaptırarak tatmin ediyorlardı. Bu yoğun talep tabi ki birçok ressamın bu şehirde toplanmasına neden oldu. Amsterdam ’da ressam açısından bir borsa oluşmuştu ve kıyasıya bir rekabet mevcuttu.
Bunca ressam arasında Rembrandt, müşterilerin sadece görünüşlerini güzel yakalamakla kalmayıp, kişiliklerini de ortaya koyduğu portreler yaparak fark yaratmayı başardı. En tanımış eserlerinden biri olan The Anatomy Lessons of Dr. Tulp / Dr. Tulp ’un Anatomi Dersi’nde Rembrandt doktorun, kol tendonlarını anlatırken diğer cerrahların onu büyülenmiş şekilde dinlerken ve bütün dikkatlerini kadavraya yönelmiş biçimde aktarmıştır. Toplu portreler o dönem için çok revaçta olan bir türdü. Aynı aileden, aynı meslek grubundan kişiler evlerinde ya da kurdukları kulüplerde sergilemek için bu eserleri talep ediyorlardı. Revaçta olan başka eserler, tabi ki ahlak dersi içeren, İncil ’den alınma, tarihi ya da mitolojik konuları ortaya koyan eserlerdi. Rembrandt burada da farkını ortaya koyarak kompozisyonları sadeleştirdi. Dış unsurları mümkün olduğunca eleyerek eserler ortaya koydu.
1630 ’lu yıllar Rembrandt van Rijn ’in yıllarıydı. Siparişlerin ardı arkası kesilmiyordu. Resim sanatına gönül vermiş gençler öğrencisi olabilmek için sıraya girmişti. O yıllarda herhangi bir ekonomik sıkıntı yaşamıyordu Rembrandt. 1634 yılında zengin sayılabilecek Saskia Uylenburgh ile evlendiğinde ise işler daha da iyileşti. Evlendikten sonra karısının çeşitli eskizlerini ve portrelerini yaptı. Karısını kendisi olarak, Romalı tanrıça Flora olarak ve belki size tuhaf gelecek ama İncil ’de bahsi geçen pişmanlık içerisinde oğlunun dizinde oturan bir fahişe olarak tasvir etti. Saskia ’nın getirdiği ilhama ve hızla yükselen şöhretine güvenerek büyük bir ev için ipoteğe girdi. Karısı Saskia verem olmuştu. 1642 yılında daha henüz bir yaşını doldurmamış Titus adlı bir erkek bebekle beraber Rembrandt ’ı geride bırakarak bu dünyaya veda etti Saskia. Rembrandt van Rijn, karısının hatırasına sadık kalmaya çalıştı. Fakat ev işlerinden sorumlu olan Geetge Diricx ’in varlığının pek baştan çıkarıcı oldu. Rembrandt ile birkaç yıl içinde sevgili oldular. Bu ilişki sırasında ev hanımlığına terfi eden Geetge ’nin eve aldığı hizmetçi güzel Hendrickje Stoffels ‘in Rambrandt ile ilişkisi ortaya çıktı. Hamile olan Hendrickje ahlaksızlık gerekçesiyle kilise meclisi önüne çıktı ve evin hanımı Geetge tarafından kendisine yol verildi.
Karısının ölümünden sonra berbat bir on yıl geçiren Rembrandt sanat zevklerinin değişmesiyle artık gözden düşmüş bir ressamdı. Ekonomik olarak sıkıntıya düşen ressam ipoteği ödeyemeyince, Amsterdamlı iş adamlarından kişisel borçlar aldı. Mallarından bir kısmını sattı, ama yine de bu para borçlarını kapatmaya yetmedi. İflas eden Rembrandt, maliye müfettişleri eşyalarının envanterini çıkarıp, alacaklıların parasını alması için satarken bir köşede oturup onları izlemek zorunda kaldı. Borçlara karşılık olarak evini de satmak zorunda kalan Rembrandt, ailesiyle beraber çok cazip olmayan bir mahallede küçük bir eve taşınmak zorunda kaldı.