Fransızlar parfüm kelimesini, ilk başta tütsüden çıkan kokuları isimlendirmek için kullanıyorlardı. Parfümün tarihte karşılaştığımız ilk formu tütsüdür. Mezarlardaki hiyeroglifler Mısırlılar ve Mezopotamyalıların M.Ö. 3000’den itibaren parfüm ürettiklerini gösteriyor. Modern parfümün babaları olduğu düşünülen Mısırlı rahipler, tanrılara adadıkları kurbanların kokusunu gizlemek için aromatik reçineler kullanıyorlardı. Tütsü yakmanın tanrıları memnun ettiğine inanıyorlardı ve güneş tanrısı Ra'nın yeraltı dünyasından güvenli bir şekilde dönmesini sağlamak için her gece mür, şarap ve ardıç gibi malzemeleri öğütüyorlardı. Bugün parfüm meraklıları, merhem tariflerinin yer aldığı hiyerogliflerin bulunduğu Edfu Tapınağı’ndaki parfüm odasını ziyaret edebilirler. Kokular ve tanrılar arasındaki bağ oldukça önemliydi, bu nedenle firavunlar ya da rahipler güzel kokulu mezarlara gömülürdü. Ayrıca bu kokular o kadar güçlüydü ki arkeologlar 1897'de mezarları açtıklarında tatlı kokular etrafa yayıldı. Rahipler kokuları yaratmak için modern parfümlerin vazgeçilmez malzemelerinden olan yasemin, tütsülenmiş reçine, madonna zambakları ve balı kullandılar. Şimdi bile, Creed’in kurucusu James Henry Creed’in soyundan gelen Olivier Creed, Bulgaristan’dan gül esansları, Floransa’dan süsen ve Hindistan’dan gelen tütsü güllerine ulaşmak için her yeri arıyor. Söylentilere göre Kleopatra denize açılmadan önce teknesinin yelkenlerini kokulu yağlarla ovdururdu, böylece Mark Antony yüzünü görmeden önce varışının kokusunu alabilecekti.
Vücuda sürülen ilk sıvı parfümü ortaya çıkartan Yunanlılardı. Bitki, reçine ve otları öğütüp yağlarla karıştırarak günlük parfüm trendini yarattılar. Tütsü ve parfüm yapımında kullanılan malzemeler Büyük İskender’in fetihleri sırasında ele geçirilen altınlar kadar değerliydi. Sıvı parfümü icat edenlerin Yunanlılar olmasına karşın, damıtma işlemi Araplar tarafından geliştirildi ve böylece parfüm algısı yeni bir seviyeye taşındı. Parfüm her zaman zenginlik ve gücün göstergesi olmuştur. 17. yüzyılda Kral XIV. Louis’nin sarayı “la cour parfumée” (parfümlü saray) olarak biliniyordu, çünkü kral her gün yeni bir parfüm siparişi veriyordu. O zamanlar parfümlerin içeriğinde nesli tükenmekte olan hayvanları tehlikeye sokan avlanmalar sonucu elde edilen misk gibi maddeler kullanılıyordu. Günümüzde parfüm evleri, bu malzemeleri taklit etmek için sentetik karışımlar yaratıyor. 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan bu uygulama, parfüm üreten moda evlerinden kozmetik markalarınca benimsendi.
Parfüm 17. yüzyılda, özellikle Fransa'da büyük başarılar elde etti. O günlerde hijyen oldukça kötü haldeydi ve hoş olmayan vücut kokularını gidermek için parfüm kullanılıyordu. İngiltere’de parfümler, VIII. Henry ve Kraliçe I. Elizabeth döneminde yaygın olarak kullanıldı. Elizabeth’in yönetiminde halka açık bütün yerler parfüm kokuyordu, çünkü kraliçe kötü kokulara tahammül edemiyordu. Endüstri ve sanatta olduğu gibi, parfüm 19. yüzyılda köklü bir değişime uğradı. Değişen lezzetler ve kimyanın gelişmesi, modern parfümlerin temellerini attı. 19. yüzyılın başlarında parfüm genellikle tek bir çiçekten elde edilirdi. Bugün parfümler son derece karmaşıktır, çoğu zaman “nota” veya “overtone” olarak adlandırılan birçok doğal ve sentetik kimyasaldan oluşuyor. Chanel No.5 modern kimyasal prensipleri uygulayan ve sentetik içeren ilk parfümdü.
Eau de cologne 18. yüzyılın başlarında, Alman şehri Köln'de bir İtalyan berber tarafından icat edildi. Bu yüzden adı kolonya yani şehrin Fransızca adı. Bu karışım aslen “Aqua Admirabilis” (takdire değer su) olarak biliniyordu ve mucizevi bir ilaç olarak satılıyordu. Bu harikalar suyu Napolyon tarafından övgüyle karşılandı ve ilk olarak 4711 (Köln’deki ilk kolonya mağazasının adresi) adı altında satıldı. Kolonya dünyanın sürekli üretilen en eski kokusu.