New York’un simgesi Özgürlük Heykeli’nin, aslında bir Osmanlı Paşa’sının talebi ile Süveyş Kanalı girişine konulmak üzere sipariş edildiğini biliyor muydunuz? 1860’da ünlü Fransız heykeltraş Frederic Auguste Bartholdi’ye sipariş ediliyor ve peşinatı ödeniyor. Bu heybetli demir kadın bizimkileri biraz korkutmuş olacak, sonradan uygunsuz olacağı düşüncesiyle iptal ediliyor. Maalesef heykeltraş bu devasa kadını bir depoda saklamak zorunda kalıyor.
Yıllar sonra 1886’da Fransa Hükümeti, Amerika’nın kuruluşunun 100. Yılı anısına Fransa halkı adına özel bir hediye sunmak istiyor. Bartholdi kapısı yeniden çalındığında, yıllardır depoda bekleyen şaheserini hemen ortaya çıkarıyor. Bartholdi heykeli yeniden düzenliyor, Gustave Eiffel ise kaidesini yapıyor ve normalde Mısır’ın girişini süsleyecek olan Statue Egypt oluyor size Statue of Liberty.
Amerikalılar heykeli fazlasıyla sahiplendiği, Fransızlar da bu müthiş hediyeleri ile gurur duyduklarından, bu Mısır hikayesi onlar arasında pek konuşulmuyor. Özgürlük Heykeli, New York girişinde, Avrupa’dan Amerika’ya büyük bir cesaret ve umutla göç eden insanları karşılayan bir melek gibi pek çok insan için. Özgürlüğün, hakkın ve hukukun güvencesi, sembolü gibi. Bu sebeple gemiyle New York’a girişte kendisini gören, herkesi büyülüyor
New York’a daha önce gidenler bilir, Özgürlük Heykeli’ni o ilk turist heyecanınla gördün gördün, görmediysen bir daha kimse seni o karmaşaya sokamaz. Ben de ilk gidişimde görmüştüm, bir daha Battery Park’a uzaktan bakmaya bile gitmedim. Özgürlük Adası’na gidişimle ilgili en çok sevdiğim şey onu o hiç görmediğim bir taraftan, arkasından fotoğraflama şansı elde etmem oldu. Bir de Wall Street’e Özgürlük Adası’ndan bakmak çok keyifliydi.
Merak edenler için ek bilgi; heykel 46 metre, kaidesiyle birlikte 93 metre. Dar alanla sorun yaşamayanlar, bilet alıp, bir de üstüne merdivenleri tırmanıp sağ elindeki meşalenin içinde dolaşabilir. Sol elinde tuttuğu tablette 4 Temmuz 1776 yazıyor, yani Amerika’nın Büyük Britanya’dan ayrılıp özgürlüğünü ilan ettiği tarih.