Çocuğun ruh dünyasına giden en güvenilir yol oyun ve oyuncaklardır. Terapi odasındaki oyuncağı eline aldı, ayağa kalktı, oyuncağa öfkeyle baktı ve duvara fırlattı. Yerden alıp tekrar duvara fırlattı. ”Artık öldün sen!” diye haykırdı ve oyuncağı kumun içine tamamen gömdü… O günden sonra akşamları tuvalete rahatça gitmeye, geceleri tek başına yatmaya başladı. Çünkü duvara fırlattığı ve kuma gömdüğü oyuncak, çocuğun geceleri korktuğu hayaletti. Çocuk oyuncağı hayaletle özdeşleştirerek korkusunu açığa çıkarmış, duygusunu boşaltmış ve kendi korkusunu kendi başına yenmişti. Çocuk, usta bir psikolog gibi, kendini iyileştirmişti. Yaşanan ruhsal acıların kelimelerle ifade edilmesi çocukluk çağında çok zordur. Bazen anlatamazlar, bazen de anlatmak istemezler. Oyun ve oyuncaklar çocukların duygularına tercüman olur. Bu nedenle çocuğun ruh dünyasına giden en güvenilir yol oyun ve oyuncaklardır. Çocuklar oyun yoluyla hayatı prova ederler. Bunu yaparken de son derece “sembolik” bir dil kullanırlar. Duygularını, düşüncelerini, travmalarını oyunlar vasıtasıyla açığa vururlar ve en önemlisi de yaşadıkları sorunlara karşı baş etme becerilerini yine oyunlar sayesinde geliştirirler. İlk kadın psikanalistlerden Melanie Klein 1919 yılında bugünkü oyun terapisinin temellerini attı. Oyunun iyileştirici etkisini ilk olarak kendi çocuklarında gözledi ve bunu sistematik olarak uygulamaya başladı. Bugüne kadar araştırma ve uygulamalarla zenginleşerek gelen oyun terapisi etkili terapi teknikleri içindeki yerini aldı. Yönlendirici ve yönlendirici olmayan (çocuk merkezli) iki modeli öne çıktı. Bunlardan farklı olarak ailelerin de katılımının sağlandığı “filial oyun terapi” adında başka bir model de mevcuttur.