am adı Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni, İtalyan bir heykeltraş, ressam, mimar ve şair. Bu dört alandaki üstün yeteğinden dolayı, tarihte Dört Ruhlu Adam unvanıyla da anılıyor. Lenonardo Da Vinci ve Raffaello ile birlikte İtalyan Rönesansı’nın en önemli üç ustasından da birisi olarak kabul ediliyor. Eserlerine gelirsek; ilk yapıtı Merdivenler Meryemi için, olgun yapıtlarının habercisi diyebiliriz. Bu başarılı yapıttan sonra Uyuyan Cupid ve Baküs adlı eşsiz yapıtlarını ortaya koyan Michelangelo’nun; bu sayede artık sadece bir ressam değil, aynı zamanda başarılı bir heykeltıraş olduğunu da kanıtladığı biliniyor.
Michelangelo, 1499 yılında Hıristiyan heykelciliğinin ilk gerçek eseri olarak kabul edilen Pieta‘yı tamamlıyor. Pieta’nın Michelangelo açısından ifade ettiği büyük anlamsa, üzerinde kendi imzasını taşıyor olması. Michelangelo’nun bu eserinde, imzasını Meryem’in kıyafetini bir arada tutan kuşağın üstüne yonttuğu biliniyor. Pieta eserinde; Meryem’in ellerinin hem naaşa sıkı sıkıya kenetlendiğini hem de onu bir bakıma özgür bıraktığını, ölü bedeni izleyiciye gösterdiğini görüyorsunuz. Meryem’in vücudu toprakla bütünleşmiş izlenimi verirken, İsa sadece sağ ayağının ucuyla yere değiyor.
Ve tabii, henüz 26 yaşındayken yaptığı ünlü Davut heykeli. Yaklaşık beş buçuk metrelik bir mermerden çıkaracağı, Rönesans heykel sanatının harikalarından biri olarak kabul edilecek bu eseri tek başına, yardımcısız bir şekilde yarattığı biliniyor. Sanatçıya göre Davut heykeli, yapmaya başladığı mermer bloğun zaten içinde ve kendisi onu dışarıya çıkarmak istiyor. Tıpkı, insan ruhunun bedenin derinliklerinde bulunduğuna olan genel inanç gibi… Heykel, Davut’un Golyat’a saldırmaya karar verdiği anı simgelemekle birlikte, Rönesans heykel sanatının başyapıtı olarak kabul görüyor.
Daha sonra Michelangelo’nun, hepimizin bildiği ve hayranlık duyduğu freskleri yaratmadan önce Papa tarafından Vatikan’ın baş mimarı, ressamı ve heykeltıraşı olarak görevlendirildiğini biliyoruz. Kendisinden Sistine Kilisesi‘nin sunak duvarına ‘Kıyamet Günü‘ tasviri yapması isteniyor. Ve Michelangelo, ‘Adem’in Yaratılışı’, ‘Meryem’in Göğe Yükelişi’, ‘İsa’nın Vaftizi’ ve ‘Musa’nın Hükmü’nün anlatıldığı fresklerle süslenen bu eseri ortaya çıkarıyor. Son olarak eklemek istediğim bir şey daha var ki: Michelangelo hiç evlenmiyor. Bir papaz arkadaşı evlenmemesine, eserlerini ve ününü bırakacak çocukları olmamasına çok üzüldüğünü söylediğinde, Michelangelo ona şöyle cevap veriyor: “Sanat bana fazlasıyla eş oldu. Beni daima çalıştırdı, çabalattı. Geride bıraktığım eserlerim ise çocuklarımdır. Hiçbir değeri olmasa bile ben onlarda yaşarım.“ Michelangelo Buonarroti yani Dört Ruhlu Adam, kendisinin de söylediği gibi, yüzyıllardır eserlerinde yaşamaya devam ediyor.