Çap olarak Dünya’nın yarısı kadar olan, yaşam olduğuna dair en fazla kanıtların olduğu güneş sistemindeki 4.gezegen Merih yani bilinen adı ile Mars 1999’dan sonra en fazla uzay aracını yörüngesinde tutan ve merakla incelenen yer olarak bilinmektedir. Dünya’dan da güneş ışınları yardımı ile çıplak gözle görülen, kızılımsı rengi ile paslanmış bir küreyi andıran bu gezegen insanın yaşayamayacağı bir atmosfere sahiptir. Yapılan araştırmalar da keşfedilen en büyük kanyonların, en büyük meteor çukurlarının bu gezegende olduğu görülmüştür. Gezegenin kızıl rengi demiroksitten oluşan yüzeyinden kaynaklanmaktadır. NASA Marsa gönderdiği robotlar ile binlerce kez yüzeyi incelemiş, okyanus, akarsu ve su yolları izlerine rastlamıştır. Mars’ın kutup bölgelerinden 2008 yılında alınan buzların(su buzu) teoriyi kanıtlaması ve daha önceleri marsta yaşam olduğu görüşlerini desteklemektedir.
Mars’ın toprağının ne olduğu incelenmeden önce çok fazla tahmine sebep olmuş, bazıları silisyum, bazıları bazalttan oluştuğunu uydu resimlerine bakarak söylemişlerdi. yapılan incelemeler ve alınan örneklerde sonra yer yer bazalt ve çoğunlukla silis bakımından zengin topraklar olduğu kanıtına varıldı. Silis cam yapımında kullanılan bir ham maddedir ve bu kadar fazla olması bilim dünyasını şaşırtmıştır. Marsta olmuş olabileceği varsayılan volkanik olayların veya yine su ile ilgili bazı durumların kalıntıları olarak toprağın bu derece silisyum bakımında doygun olması açıklanmaktadır. Mars gezegeni Dünya’ya oranla daha az yoğun, az hacimli ve kütlelidir. Mars’da Dünya gibi bazı çağlar geçirmiş ve yüzey şeklini etkileyen etkiler maruz kalmıştır. Bu çağlar, Nuh, Hesperian, ve Amoz’dur. Yapılan araştırmalara göre bu Nuh çağında yaklaşık 3.6 milyar yıl öncesi büyük su baskınları ve meteor çarpmaları ile Tharsis bölgesi olarak bilinen platonun şeklini almış olması, Hesperian çağında 3.5milyar ile 1.8 milyar yıl önce yanan toprak ve volkanik olaylar ile lavlardan oluşan büyük bölgelerin meydana gelmesi, Amoz ise 1,8 milyar yıl önce ile günümüzü kapsamaktadır, şimdiye kadar kaydedilen ise dev bir kaya kütlesinin kırılması ile oluşan çığ meydana gelmesidir.
Mars için suyun varlığı yer altından bir anda çıkan yüksek basınçlı ve kısa zamanda yok olup sadece buz kütlelerinin kaldığı derin izler yapan kanıtlar ile varsayılmaktadır. Küçük su yolu izlerine rastlanılmamış olması ilk başlarda garip bir durum olarak görülmüş fakat daha sonra toprak kaymaları ve diğer hava koşulları ile kaybolmuş olabileceği ihtimali ile önemsenmemiştir. Her ne olursa olsun bu saatten sonra hiçbir şeyin Mars’ta suyun olmayacağını kanıtlaması mümkün değildir. NASA yetkilileri ve bilim adamları, oluşan bir yağmur, yer altı suyu ve ya herhangi bir şekilde oluşan suyun varlığından emin olduklarını ve bunun değişmeyeceğini bir çok kez duyurmuşlardır. Mars’a çok büyük ve çok fazla meteor düştüğü ve düşmeye de devam ettiği bilinmektedir. Yüzeyindeki dev kraterlerin bu şekilde oluştuğu ve çarpan meteorların boyutunun tüm Avrupa kadar büyük bir alanı kapsadığı görülmektedir. Ayrıca şimdiye kadar bilinen en büyük krater dışında en büyük kanyonunda ve en yüksek dağında(Olimpos) Mars’ta olduğu bilinmektedir. Dağın yüksekliği Everest’in 3 misli yani 27 km boyunda olduğu ölçülmüştür. En büyük kanyonun ise Valles Marineris olduğu 4.000 km uzunluğunda derinliğinin ise 7 km olduğu bilinmektedir.
Mars uzun zaman önce( 4-5 milyar yıl) atmosferini kaybetmiş ve Güneş ışınlarının direk yüzeye vurmasına maruz kalmıştır. Yüzeydeki kuru buzlar bu ışına maruz kalınca su buzu bulutlarının oluşmasına neden olmaktadır. Kutup bölgeleri aşırı soğuk olmakta ve sıcaklığın -140 dereceye kadar düştüğü bilinmektedir. Diğer bölgelerinde ve yaz ayarında ise 20 dereceye kadar ısınmasıyla en iyi halinin bu olduğu kanısına varılmıştır. Mars üzerinde yaşam olması için birçok planlar yapılmıştır. En son keşif ile bir mikroorganizmanın Dünya’ bir çiçeğin oluşumu gibi bahar ve yaz dönemlerinde yaşadığı görülmüştür. Bilim adamları toprağın içeriğindeki maddelere uygun bazı bitkiler yetiştirmiştir. Fakat Mars’ta yüzey mor ötesi ışınlara maruz kaldığı için sadece toprağın yeterli olmadığı gelişmiş bir atmosfere de ihtiyaç olduğunu öğrenilmiştir. Marsın Evrimi ve hala yaşam umutları ile yapılan çalışmalar geliştirilerek devam etmektedir.