Karanlık enerji boşluğun yarattığı negatif basınçtır ve bu basınç negatif olduğu için tıpkı bir balonu üfler gibi, Evren’in kendi içinden dışarı doğru şişmesine yol açıyor. Einstein’ın görelilik teorisi diyor ki ; Karanlık enerji Evren’in genişlemesine yol açıyorsa ortaya çıkan enerji sadece Evren’in sürekli olarak genişlemesine harcanacaktır ve asla Evren’i yok etmekte kullanılmayacaktır. Dikkatli düşünecek olursanız bu yorum büyük patlamanın hâlâ devam ettiği anlamına geliyor. Peki nasıl olur? Gözlemlenebilir evren sayesinde bu mümkün. Gözlemlenebilir evrenin sınırı bugün ve gelecekte görebileceğimiz en uzak galaksilerle sınırlı. Bu da 90 milyar ışık yılı çapındaki bir küreye karşılık geliyor. İyi de neden 45 milyar ışık yılı uzaktaki galaksilerden daha uzak galaksileri asla göremeyeceğiz? Çünkü bizden ışıktan hızlı olarak uzaklaşıyor olacaklar ve bu yüzden onlardan gelen ışık bize asla ulaşamayacak.
Aslında en uzak galaksiler bizden ışıktan hızlı uzaklaşmıyor; ama 45 milyar ışık yılı uzakta o galaksilerle aramızdaki boşluk Mars ile Dünya arasındaki boşluktan çok daha büyük. Peki biz ne dedik? Karanlık enerji boşluğun enerjisidir dedik. Bu durumda gözlemlenebilir Evren’in kenarındaki karanlık enerjinin miktarı, Mars ile Dünya arasındaki uzayın karanlık enerjisinden daha şiddetli. Özünde Mars ile Dünya arasında boşluğun enerjisi o kadar düşük ki uzay bu kadar kısa mesafelerde (55-80 milyon km) hiç genişlemiyor.
Ancak, 45 milyar ışık yılı uzakta karanlık enerji miktarı o kadar artıyor ki uzay o mesafede ışıktan hızlı genişliyor. Bu yüzden en uzak galaksiler bizden ışıktan hızlı uzaklaşıyor. Pratikte onları başka bir Evren’deki galaksiler olarak kabul ediyoruz….
(Alıntı)