Sırtını Küre Dağları'na yaslamış, yüzünü Karadeniz’e dönmüş 3 bin yıllık şirin bir liman ilçesidir Amasra. Roma döneminden kalma Kemere Köprüsü’nün birbirine bağladığı iki adayı çevreleyen surları ile Orta Çağ’dan kalma bir kale-kent gibi görünür uzaktan. Arabanızla Bartın üzerinden tepeleri aşıp inişe geçtiğiniz sırada sıklaşan ormanın içinde kıvrımlar çizerek ilerlerken bir görünüp bir kaybolan Amasra, insanı kendine hayran bırakır. Yaklaştıkça heyecanınız artar. Sakın ola ki acele etmeyin. Ormanın içinden bir ışık hüzmesi içindeymişçesine aydınlık görünen Amasra’yı bugünkü hâline getiren Romalılardan kalma yol anıtını görmeden gelirseniz üzülebilirsiniz zira. Amasra’ya 4 kilometre uzaklıktaki Kuşkayası Anıtı; Roma kartalı kabartması, asker heykeli ve hâlâ sağlam bir şekilde duran kitabeleri ile Roma barışına (Pax Romana) ya da egemenliğine adanmış, Anadolu’daki tek yol anıtıdır. Roma İmparatoru Tiberius Claudius Cermanicus (MS 41-54) zamanında, Bithynia-Pontus valiliğine atanan Gaius Julius Aquilla tarafından Persler ile Roma arasındaki savaşların son bulmasına ve burada Gerede’ye uzanan mühendislik şahanesi bir Roma yolunun tamamlanmasına dair bir nişane olarak yekpare kaya kütlesine oyularak yapılmıştır bu anıt.
