1969 yılının Temmuz ayında, Saturn-V roketinin üstündeki Apollo-11 yeryüzünü terk ederken, Fırlatma Kontrol Merkezi'nin içindeki fırlatma ateşleme ekibinin üyeleri, bir pencereden o ânı heyecanla izliyordu. Beyaz gömlekli ve siyah kravatlı erkeklerin oluşturduğu bu kalabalığın içinde tek bir kadın vardı: Apollo-11'in aygıt kontrolörü JoAnn Morgan. Şimdilerde Morgan'ın kariyerinin en iyi bilinen yanı bu olsa da, NASA'da çalıştığı 45 yıl boyunca kadınların uzay programındaki yerine ilişkin birbiri ardına sınırları yıktı. Sloan Bursu kazanan NASA'daki ilk kadın olmasının yanı sıra bölüm şefi olan, Kennedy Uzay Üssü'nde kıdemli yönetici ve sonra müdür yardımcısı olan, Güvenlik ve Uçuş Kontrol müdürü olan da ilk kadın oldu.
Büyümüş de Küçülmüş Bir Çocuk
Morgan çocukken, kendi deyimiyle "büyümüş de küçülmüş" gibiydi. Matematiği, feni ve özellikle müziği çok seviyordu; o kadar seviyordu ki, büyüyünce piyano öğretmeni olacağından emindi. Ama bu yönelim, babasının aileyi Alabama'dan Florida'ya taşımasıyla değişti. Bu değişim, tüm aile için sarsıcı olmuştu. Alıştığı okulundan kopmak zorunda kalan küçük JoAnn, yeni okuluda kendini sudan çıkmış balık gibi hissetmeye başladı. Florida, Alabama'ya hiç benzemiyordu; en büyük fark ise roketlerdi. Yeni başladığı okulun yanından geçen ırmağın hemen ötesinden öylesine sık roket fırlatılıyordu ki, onları izlemek kumsalda havai fişek izlemeye benzer bir hâl almıştı. Bu roketlerin Morgan için ifade ettiği anlam, ABD'nin ilk uydusu olan Kâşif-1'in (İng. Explorer-1) 31 Ocak 1958 tarihinde uzaya gönderilmesiyle değişmeye başladı. O zamanlarda, uydular şimdiki kadar bol bulunmuyordu. Tarihin o noktasında, yörüngeye başarıyla yerleştirilmiş olan uydular sadece Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin Sputnik ve Sputnik-2 uydularıydı. Kâşif-1, Van Allen ışınım kuşağının keşfine aracı olmuştu. Kâşif-1'in aygıtları, ışınım gibi görünen bir şeye tepki vermişti ve buna dayanarak, Dr James Van Allen yüklü parçacıkların Dünya'nın manyetik alanı tarafından uzayda tuzaklandığını ileri sürmüştü. İşte Morgan'ı uzay programının parçası olmaya esinlendiren keşif buydu. "Kendi kendime, bunun gezegenimizdeki herkesi ilgilendiren derin bir bilgi olduğunu düşünmüştüm. Bu önemli bir keşifti ve ben o ekibin bir parçası olmak istedim. Yeni bilgi edinmek için, yeni bilgi edinme fırsatı için bunu yapmak zorundaydım," diyor Morgan.