XVI. yüzyıl İtalyan Rönesans mimarisinin önde gelen isimlerinden biri olan Jacopo Sansovino, Venedik’in mimari kimliğini biçimlendiren en önemli sanatçılardan biridir. Her ne kadar doğma büyüme Venedikli olmasa da, kente yerleştikten sonra mimari üslubunu Venedik’in kendine özgü ışığı, suyla iç içe yaşamı ve zengin sanatsal atmosferiyle uyumlu hale getirmeyi başarmıştır. 1536’da tamamlanan San Marco Kütüphanesi (Libreria di San Marco), onun bu uyum yeteneğinin en belirgin örneğidir. Sansovino burada klasik mimarinin kurallarını benimserken, Venedik’in zarif ve ışıltılı atmosferine özgü bir incelik de katmıştır. Geleneksel Dor düzenini kullansa da, onu sert ve katı bir biçimde değil, kentin estetik duyarlılığına uygun biçimde yumuşatmıştır. Özellikle alt katta Kolezyum’dan esinlenen mimari biçimlemeyi Venedik’e özgü zarafetle harmanlamış, kemer açıklıklarını taşıyıcı ayaklar yerine küçük iyon sütun sıralarıyla dengeleyerek etkileyici bir ritim yaratmıştır. Bu sayede, yapıdaki ışık ve gölge oyunları, klasik düzenin ciddiyetini kırarak sıcak ve davetkâr bir atmosfer oluşturmuştur.
Sansovino’nun mimari anlayışında denge, oran ve uyum temel ilkeler arasındadır. Ancak onun bu klasik anlayışı, Rönesans mimarisinin katı kurallarını birebir uygulamaktan çok, çevresiyle bütünleşen bir estetik anlayışa dönüştürmesiyle dikkat çeker. Venedik’in lagünlerinden yansıyan ışık, onun tasarımlarında adeta bir yapı malzemesi gibi işlev görür. Bu nedenle yapılarında taş, mermer ve suyun birlikteliği göze çarpar. Sansovino, sadece görkemli cephe düzenlemeleriyle değil, aynı zamanda yapının iç mekânında da aydınlık ve açıklık duygusunu ön plana çıkarmıştır. Onun eserlerinde doğrudan doğruya bir “ışığın mimarisi” anlayışı vardır. Kütüphane dışında, Zecca (Darphane) binası ve San Francesco della Vigna Kilisesi gibi yapılarında da aynı estetik yaklaşım görülür. Sansovino, Venedik’e klasik Rönesans mimarisinin disiplinini getirirken, onu katı bir form olarak değil; zarafet, ışık ve hareketle harmanlanmış özgün bir Venedik yorumu haline getirmiştir. Bu yönüyle onun mimari anlayışı, hem klasik geleneğe sadık hem de yerel duyarlılıkla yenilikçi bir sentez oluşturmuştur.