Talih genellikle büyük adamları, insanların gerçekle gerçek olmayanı birbirinden ayıramadığı fetret (kaos) dönemlerinde çıkarır. Derin vâdiler, sert yamaçlar, yalçın zirveler arasında büyük bir adam çıkar ve insanları “gel ne olursan ol, yine gel” diyerek Hakk’a ve hakikate davet eder. Onların sözleri sadece içinde bulundukları zamanla sınırlı değildir. Çağları kuşatır, gizemli bir etkiyle var olmanın sıcaklığını, insan olmanın haysiyetini, tabiatla ve insanlarla bir arada eşsiz bir uyumla yaşamanın sırlarını fısıldar. Hz. Mevlâna’nın Anadolu’da bulunduğu zamanlarda, batıdan gelen haçlı akınları ve doğudan gelen Moğol istilası Selçuklu bütünlüğünü parça parça etmişti. İhanetlerin, aldanmışlıkların, başıbozukluğun alabildiğine meydan aldığı ve kimsenin kimseyi dinlemediği beylikler dönemine geçilmişti. Nizamın, intizamın kaybolduğu böyle bir zamanda temelde aynı şeyleri söyleyen, fakat kullandıkları dil ve söyleyiş tarzları farklı iki büyük şahsiyet çıktı: Yunus Emre ve Hz. Mevlâna.