1960’lı yıllarda beynin öğrenme biçimlerinin incelediği bir deney gerçekleştirilmiş. Deneyin sonuçlarına göre öğrenme ve beyin ilişkisi hakkında sizi şaşırtacak gerçeklerle dolu bir teori ortaya atılmış. Beyinsiz öğrenme teorisi, deneysel altyapısı olan evrimsel biyolojik bir teoridir. Psiko sosyal evrim görüşüne göre; “bütün beyinlerden daha eski öğrenme” olarak da adlandırılır. İnanmak zor gibi ancak bu adı almasının nedeni esasında beynin işleyişine atıfta bulunmak. Canlıların vücudunda beynin öğrenme rolünü üstlenen moleküllerin varlığına ilişkin bir çalışmadan bahsetmek istiyorum. Kahraman molekülümüz ise RNA..
1960’lı yıllarda farmakolog Prof. Dr. Georges Ungar fanus içerisine kapattığı bir fareye rahatsız edici gong uyarıları verir. Defalarca kez bu uyarıya maruz kalan farenin beyni dondurarak saklanır ve bu durumu öğrenip öğrenmediği araştırılmak istenir. Ungar, alışma ve öğrenmenin RNA birikimi şeklinde saklandığını öngörmekteydi ve elde edebildiği kadar RNA izole etti. 2. Dünya savaşında ise kalıtımın biyolojik yapısı ile belleğin ruhsal yapısının paralelliğini keşfetti. DNA’nın türün belleğini, RNA’nın ise bireyin belleğini oluşturduğunu savunan Ungar, uyarıcıya maruz kalan farelerin beyinlerindeki RNA miktarlarının fazlalığını tespit ederek bu görüşünü desteklemiş oldu. İşin daha ilginç yanı ise omurgasız canlıların nasıl öğrendiği..
Ruhbilimci James Mcconnel, yassı solucan türü olan planaria üzerinde denemeler yapmıştır. Planaria’lara ışık uyaranı verdikten sonra hafif düzeyde elektrik şoku uygulamış ve bu durumu 1-2 dakika gibi kısa aralıklarla yaparak öğrenme gerçekleştirmiştir. Eğitilen bu yassı solucanları öldürerek etçil olan bu canlıları aynı türden bireylere yedirmiştir. Karşılaştığı sonuç ise ilginç. Eğitilmemiş planaria’lar eğitilmiş planaria gibi davranmaya başlamıştır. Daha da ilginç bir özellik ise uyarılmış planaria’nın bir kaç parçaya ayrılması ile ortaya çıkıyor. Rejenerasyon ile kendini yenileyen yeni planaria’lar da öğrenilmiş davranışı göstererek ışık uyaranından sonra elektrik şoku verileceğini anlıyor.. planaria’yi ikiye böldüğünüzde beynin bulunmadığı diğer kısım da öğrenmeyi gerçekleştirdiği için beyinsiz öğrenme adı buradan gelmektedir kanımca.