Uzağı net görememe (miyop), yakını net görememe (hipermetrop) ve duru görememe (astigmat) olmak üzere üç türü bulunan göz kusurları, Columbia Mühendislik tarafından geliştirilen yeni bir teknik sayesinde non-invazif olarak, yani kesik açılmadan düzeltilebilecek. Göz kusurlarının, var olan tekniklere kıyasla daha verimli biçimde giderilmesine kapı aralayabilecek bu tekniğin duyurulduğu çalışma, 14 Mayıs 2018 tarihli Nature Photonics dergisinde yayımlandı. Şu anda dünyadaki miyopların görüşünü düzeltmek için gözlük ve kontakt lenslerin yanı sıra, saydam katman kırılım cerrahisi (İng. corneal refractive surgery) kullanılıyor. Bu cerrahi teknik oldukça yüksek bir başarı oranına sahip olmakla birlikte, invazif (kesik açılmasını içeren) bir işlem. Bunun anlamı, ender de olsa, operasyon sonrasında bazı komplikasyonların, hatta kalıcı görme kaybının oluşabileceği demek oluyor. Yanı sıra, LASIK ve PRK gibi lazer yardımıyla gerçekleştirilen görüş düzeltme operasyonları, hâlâ korneayı inceltebilen ve bazı durumlarda zayıflatabilen ablatif (parça alınmasını içeren) teknoloji kullanıyor. Columbia Mühendislik’ten araştırmacı Sinisa Vukelic’in geliştirdiği yeni non-invazif yaklaşım, görüşün kalıcı olarak düzeltilmesi açısından büyük umut vadediyor. Yeni yöntem, kornea dokusunun biyokimyasal ve biyomekanik özelliklerinde seçilmiş ve yerelleştirilmiş değişimler yapmak için yüksek yineleme hızıyla çok düşük enerjili atımlar gönderen bir ultra-hızlı lazer, yani bir femto-saniye salınıcı kullanılıyor. Dokunun makroskopik geometrisini değiştiren bu teknik cerrahi değil ve şu an kullanılan kırılımsal cerrahilerde görülene oranla daha az yan etkiye ve sınırlandırmaya sahip. Örneğin, korneası ince olan, göz kuruluğu olan ya da başka bir takım anormallikleri olan insanlara kırılımsal cerrahi uygulanamıyor. Vukelic’in yaklaşımının kritik bileşeni şu ki, düşük-yoğunluklu plazma indüksiyonu, kornea içindeki su moleküllerinin iyonize olmasına neden oluyor. Bu iyonizasyon, reaktif bir oksijen türü (oksijen içeren ve hücredeki diğer moleküllerke kolayca tepkime verebilen bir kararsız molekül tipi) üretiyor. O da kolajen iplikçikler ile etkileşerek, kimyasal bağlar yani çapraz bağlar oluşturuyor. Böyle çapraz bağların seçimli olarak ortaya çıkarılmasıyla, korneal dokunun mekanik özelliklerinde değişiklik yapılabiliyor. Teknik uygulandığında, çapraz bağlar, tedavi edilen bölgedeki kolajen özelliklerini farklılaştırıyor ve bu da nihayetinde korneanın makro yapısının tümünde değişime neden oluyor. İşlem, kornea içindeki hedef molekülleri iyonize ederken, korneal dokunun optik bozulmasına neden olmuyor. Süreç fotokimyasal olduğundan, doku bozulmuyor ve tetiklenen değişimler kalıcı oluyor. “Eğer bu değişimleri dikkatlice tasarlarsak, korneal eğikliği ayarlayabiliriz ve bu da gözün kırılımsal gücünü değiştirir.” diye açıklıyor Vukelic. Ayrıca geliştirdikleri tekniğin göz kusurlarının tedavisi ile sınırlı kalmayıp, kolajen açısından zengin olan tüm dokularda da kullanılabileceğini ekliyor. Dolayısıyla osteoartritin erken aşamalarında kullanılabilecek bir sağaltım yöntemi geliştirmek için Gerard Ateshian ile çalışmalarını sürdürdüklerini belirtiyor.