Gülseren Budayıcıoğlu, Türk edebiyatı ve televizyon dünyasında son yıllarda adından sıkça söz ettiren bir isimdir. Asıl mesleği psikiyatristlik olan Budayıcıoğlu, uzun yıllar boyunca kendi kliniğinde birçok hastayla birebir çalıştı. Yazarlığa olan ilgisi ise mesleki tecrübelerini kitaplaştırma isteğiyle başladı. İlk kitabı olan Madalyonun İçi, onun hem bir doktor hem de bir yazar olarak tanınmasında önemli bir rol oynadı.
Kitaplarında yer verdiği hikâyeler, gerçek hayatlara dayanıyor. Ancak bu kişiler tanınmış ya da ünlü kimseler değil; toplumun farklı kesimlerinden gelen, psikolojik sorunlar yaşayan insanlar. Budayıcıoğlu, hastalarının kimliklerini gizli tutarak onların yaşadıklarını hem bilimsel hem de edebi bir dille aktarmayı başardı. Bu samimiyet ve gerçeklik duygusu, okuyucunun kitaba bağlanmasını sağladı.
Yazdığı hikâyelerin bu kadar ilgi çekmesinin temel nedeni, gerçek hayattan kesitler sunması ve Türk toplumunun bastırdığı psikolojik sorunlara ışık tutmasıdır. Aile içi çatışmalar, travmalar, sevgisizlik, bastırılmış duygular gibi konular, onun kaleminde hem toplumsal hem bireysel bir aynaya dönüşür.
Budayıcıoğlu’nun eserleri, televizyon yapımcılarının da ilgisini çekti. Onun kitaplarından uyarlanan diziler arasında İstanbullu Gelin, Doğduğun Ev Kaderindir, Kırmızı Oda, Masumlar Apartmanı ve Camdaki Kız gibi yapımlar yer alıyor. Bu projelerin önerisi genellikle yapım şirketlerinden, özellikle de OGM Pictures’tan geldi. Özellikle Onur Güvenatam ile yaptığı iş birlikleri sayesinde hikâyeleri senaryoya dönüştü ve milyonlarca izleyiciyle buluştu.
Budayıcıoğlu’nun televizyona yansıyan bu hikâyeleri, hem oyunculuk hem de senaryo anlamında derinlikli yapılar sunduğu için izleyici tarafından benimsendi. Gerçekle kurmacanın iç içe geçtiği bu anlatılar, Türk dizi sektöründe psikolojik derinliğe sahip projelere olan talebi de artırdı. Bu yönüyle, Gülseren Budayıcıoğlu yalnızca bir yazar değil, aynı zamanda toplumsal psikolojiyi ekranlara taşıyan önemli bir isim haline geldi.