Doğru Asya çalışma prensiplerine aşina olanların bildiği üzere çalışkanlık, metot alışkanlıkları ve iş ahlakı gibi noktalarda güçlü olmak başarıyla doğrudan orantılı. Çin, Singapur, Japonya gibi ülkelerin düzenli olarak matematik ve bilim alanlarındaki sıralamalarda önlerde yer almasına şaşırmamalı. “Daha çok çalış, daha az yaşa!” Eldeki verilere göre bu ülkeler bu işi iyi yapıyor evet ama acaba daha sağlıklı bir yöntem de bulunabilir mi?
Yukarıdaki sorunun cevabı Finlandiya. Entelektüel ve eğitim reformları açısından gayet zengin olan ülke, yıllar boyunca eğitim sistemlerinde devrim yaratan bazı yenilik ve değişiklikler yaptı. Bu yenilikler, dünya standartlarını yakalamalarını sağladı, hızla Doğu Asya ülkelerine de yetişiyorlar.Loş ışıklı odalarda robotik programlarla mı ilerliyorlar?Hayır.Hükümet tarafından kabul edilen standartlaştırılmış testlerden mi geçiyorlar?Asla.Mükemmellik yerine sağduyulu uygulamalar ve eşitlik üzerine odaklanmış bütüncül bir öğretim ortamı yaratıyorlar. İşte Finlandiya’nın ‘eğitim sistemiyle meşhur olmasının’ 10 nedeni:
Standart testler yapılmıyor.
Finlandiya’da standart testler yapılmıyor. Bunun tek istisnası, lise son sınıftaki öğrencilerin gönüllü sınavı olan Ulusal Matris Sınavı’dır. Ülkedeki tüm öğrenciler, kişiselleştirilmiş sorular ve öğretmenleri tarafından hazırlanan bir puan mekanizmasıyla derecelendirilir. Öğrencilerin genel gelişimi ise Eğitim Bakanlığı tarafından takip ediliyor. Öğretmenlerin hesap vermesi istenmiyor.
Finlandiya’da çoğu zaman öğretmenlere puan verilmesine ihtiyaç kalmıyor. Finlandiya Eğitim Bakanı ve “Eğitimde Finlandiya Modeli” kitabının yazarı Pasi Sahlberg öğretmenler hakkında şunu söylüyor: “Fincede ‘hesap verme’ anlamını taşıyan bir kelime yok. Hesap verme, sorumluluk çıkarıldığında denklemde kalan bir kavramdır.” Mesleklerine başlamadan önce tüm öğretmenlerin yüksek lisansını tamamlaması mecburidir. Öğretim programları, ülkede en titiz ve seçici profesyonel okullardır. Eğer öğretmen iyi performans göstermiyorsa, bu konuda bir şeyler yapma görevi okul yönetimindedir.
Bir zamanlar usta-çırak ilişkisi olarak tanımlanan öğretmen-öğrenci dinamiği kavramı, birkaç bürokratik kontrol ve standartlaştırılmış test yöntemlerine indirgenemez. Bireysel bazda ele alınmalıdır.Çoğu ülke eğitim sistemini Darwinci bir yarış olarak görse de, Finler öyle görmüyor. Yine yukarıda bahsi geçen kitaptan, Samuli Paronan isimli yazardan bir alıntı: “Gerçek kazananlar rekabet etmez” İronik olarak, bu tutum onları uluslararası rekabetin başına koydu. Finlandiya eğitim sistemi, yapay ya da keyfi hak temelli sistemler hakkında endişe duymaz. En iyi okul veya öğrenci listesi bulunmaz. Temelleri öncelik haline getirme.
Pek çok eğitim sistemi, matematik ve fen bilimlerindeki test puanlarını artırmakla ilgilenip mutlu, uyumlu ve sağlıklı bir öğrenci ortamı sunmayı geri plana atıyor.Finlandiya’nın getirdiği program, temellere geri dönmeye odaklandı. Mükemmel puanlar elde etmek veya giriş puanlarını artırmakla değil okul ve öğrenme ortamını daha adil bir yer haline getirmekle meşgul olundu.1980’lerden beri, Fin eğitimcileri şu konulara öncelik verdi:
- Eğitim, toplumsal eşitsizliği dengelemek için bir araç olmalıdır.
- Tüm öğrencilere ücretsiz okul yemekleri verilmelidir.
- Sağlık hizmetlerine erişim kolaylığı sunulmalıdır.
- Psikolojik danışmanlık verilmelidir.
- Bireysel rehberlik yapılmalıdır.
Kolektif bir eşitlik ortamı, Finlandiya’nın kendine çizdiği yol oldu. Okula daha geç yaşta başlama.Finlerin değiştirdiği küçük ama önemli noktalardan birisi. Okula başlama yaşı 7. Bu aslında sadece, çocukların çocuk olmasına izin vermekten başka bir şey değil.Fin çocuklarının zorunlu olarak katılması gereken eğitim süreci 9 yıl. Dokuzuncu sınıfa veya 16 yaşından sonra her şey isteğe bağlıdır. Geleneksel üniversite diplomasını geçen profesyonel seçenekler sunma. Geleneksel eğitim sisteminde çocuklar güncellenmeyen müfredatlara bağlı kalmak zorunda kalıyor. Anaokulundan itibaren her sınıf bir sonraki sınıfa hazırlanma şeklinde geçiyor. Öğrenciler mezun olduktan sonra ise ne yapacaklarını bilemeyen, borç içinde birer birey olarak hayata atılıyor. Finlandiya bu problemi, öğrencinin eğitimine devam etmesi için eşit derecede avantajlı seçenekler sunarak çözüyor. Kolej eğitimli ticaret okulu veya işçi sınıfına daha az odaklanmış bir çatallanma var. Her iki yol da eşit derecede profesyonel ve tatmin edici olabilir. Öğrencilerin üniversiteye kabullerini belirleyen Yeterlilik Sınavı’na hazırlayan üç yıllık bir “Üst Ortaokul” kavramı bulunuyor. Bu test genellikle öğrencilerin lise döneminde edindikleri uzmanlıkları doğrultusunda yapılıyor. Sonrasında ise çeşitli kariyerlere yönelik öğrencileri eğiten üç yıllık bir mesleki eğitim programı bulunuyor. Bu öğrenimden sonra, öğrenciler isterse yeterlilik sınavıyla üniversitelere başvurabiliyor. Daha az yorucu okul günlerine uyanma. Finlandiya’da öğrenciler genellikle saat 9:00-9:45 arasında okula başlıyor. Araştırmalar, erken başlangıç zamanlarının öğrencilerin sağlığına ve olgunlaşmasına engel olduğunu gösteriyor. Ülkede dersler bu yüzden daha geç başlar ve saat 14:00-14:45 arasında biter. Daha uzun ders saatleri ve daha uzun ders araları bulunur. Genel sistem, öğrencileri bilgiye boğmak için değil bütüncül bir öğretim sağlayabilmek üzere düzenleniyor. Aynı öğretmenlerden tutarlı eğitim. Fin okullarında daha az öğretmen ve öğrenci vardır. Devasa bir oditoryumda öğrencilere ders verilirken onlarla bireysel olarak ilgilenilmesi beklenemez. Finlandiya’da, öğrenciler çoğunlukla 6 yıla kadar aynı öğretmenlerle çalışır. Bu sürede, öğretmen bir akıl hocası ya da bir aile bireyi olma rolünü üstlenir. O yıllarda inşa edilen karşılıklı güven ve bağlar, her iki tarafın birbirini tanımasını ve saygı duymasını sağlar. Farklı ihtiyaçlar ve öğrenme şekilleri bireysel olarak farklılık gösterir. Finli öğretmenler öğrencilerin kendine özgü ihtiyaçlarını anlar ve buna göre hareket eder. İlerlemeleri için doğru bir çizelge oluştururlar ve bu süreçte hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olurlar. Bir sonraki öğretmene ise geçiş yoktur, çünkü böyle bir düzen yoktur.Rahat bir atmosfer.Finlandiya eğitim sisteminde genel bir eğilim vardır: Daha az stres, daha az sistematik düzenleme ve daha fazla şefkat. Öğrenciler genelde günde sadece birkaç derse girer. Gün içinde genellikle 15-20 dakikalık, öğrencilerin çıkıp esneme yapmaları, temiz hava almaları ve gerginliklerini atmaları için zaman dilimleri bulunur. Bu tür ortamlara öğretmenler de ihtiyaç duyar. Öğretmenlerin odaları, oturup dinlenebilecekleri, rahatlayabilecekleri, güne hazırlanabilecekleri veya sadece sosyalleşebilecekleri şekilde tasarlanmıştır. Neticede öğretmenler de birer insan ve kendilerini en iyi şekilde ortaya koymaları için onlar da bu ortamlara ihtiyaç duyar. OECD’ye göre, Finlandiya’daki öğrenciler, dünyadaki diğer herhangi bir öğrenciden daha az okul dışı çalışma ve ödev miktarına sahip. Her akşam, ortalama yarım saat okul çalışmalarıyla ilgilenirler. Ayrıca Finli çocukların özel öğretmenleri de yoktur. Buna rağmen diğer ülkelere nazaran çok daha yüksek performans gösterirler. Finli öğrenciler, okulda yapılması gereken her şeyi ek baskılar olmadan yapıyor. Notlar ve yoğun çalışma hakkında endişelenmeden, en önemli konuya odaklanarak kendilerini geliştirebiliyorlar: Bir insan olarak öğrenme ve büyüme.