Faiz ve döviz kuru (kur) arasındaki ilişki, özellikle açık ekonomi modellerinde ekonomik dengeyi ve sermaye hareketlerini anlamak açısından oldukça önemlidir. Bu iki değişken arasındaki bağ, hem teorik hem de pratik düzeyde ekonomi politikalarının şekillendirilmesinde belirleyici bir rol oynar. Temel olarak, bir ülkede uygulanan faiz oranları, yerli ve yabancı yatırımcıların o ülkeye yönelik portföy tercihlerinde önemli bir etkendir. Faiz oranlarının artması, yerli para cinsinden getirilerin yükselmesi anlamına gelir ve bu durum yabancı sermayenin ülkeye girişini teşvik eder. Yabancı yatırımcılar, daha yüksek getiri elde edebilmek için yerel para birimini satın alır, bu da yerel paranın değer kazanmasına yani döviz kurunun düşmesine yol açar.
Örneğin Türkiye’de Merkez Bankası faiz artırdığında, Türk Lirası cinsinden menkul kıymetler daha cazip hale gelir. Bu durum, yabancı yatırımcıların TL’ye yönelmesine neden olur ve döviz talebi azalır. Bunun sonucunda döviz kuru geriler, yani TL değer kazanır. Tersine, faiz oranlarının düşürülmesi durumunda yerli para birimi cazibesini yitirir; yatırımcılar daha yüksek getiri sağlayacak yabancı varlıklara yönelir. Bu da yerel paranın değer kaybetmesine ve döviz kurunun yükselmesine neden olur. Bu ilişki, "faiz arbitrajı" kavramı ile açıklanabilir. Faiz arbitrajı, yatırımcıların farklı ülkeler arasındaki faiz farklarını değerlendirerek sermayelerini daha yüksek faizli ülkeye kaydırmalarıdır.
Bununla birlikte, faiz ve kur ilişkisi her zaman doğrusal veya mekanik bir şekilde işlemez. Piyasa beklentileri, ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarı, enflasyon görünümü gibi faktörler de bu ilişki üzerinde belirleyici rol oynar. Örneğin, yüksek faiz oranları her zaman döviz kuru üzerinde baskı oluşturmayabilir. Eğer piyasa aktörleri ülkenin ekonomik geleceğine güven duymuyorsa, yüksek faiz bile döviz girişini sağlayamayabilir. Bu tür durumlarda, faiz artışı kur üzerinde beklenen etkiyi yaratmaz; hatta bazen tam tersi şekilde, yüksek faizlerin ekonomik durgunluk yaratacağı endişesiyle dövize talep artabilir.
Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerde kur-faiz ilişkisi daha hassastır. Bu ülkelerde döviz kuru genellikle kırılgan bir değişkendir ve faiz oranlarındaki küçük değişiklikler bile büyük dalgalanmalara neden olabilir. Bu nedenle merkez bankaları faiz kararlarını alırken yalnızca enflasyon ya da büyüme hedeflerini değil, aynı zamanda döviz kuru üzerindeki potansiyel etkileri de dikkate almak zorundadır.
Sonuç olarak, faiz ve kur arasındaki ilişki çok boyutlu ve dinamik bir yapıya sahiptir. Kısa vadede faiz artışları yerel parayı güçlendirebilirken, uzun vadede sürdürülebilir büyüme, siyasi istikrar ve yapısal reformlar gibi etkenler bu ilişkinin yönünü değiştirebilir. Bu nedenle politika yapıcıların sadece faiz aracını değil, bütünsel bir ekonomik çerçeveyi göz önünde bulundurarak karar almaları büyük önem taşır.