Kâğıt bezeme sanatlarının en önemlisi olan ebruculuğun ne zaman başladığına ilişkin kesin bir belge yoktur. Çok eski kitap ciltlerinde, yan kâğıdı (kapak ile kâğıdı bağlayan kâğıt) olarak görülür.
Eski murakka (albümler) içindeki yazıların kenarlarında ve pervazlarında da ebru kâğıtlarına rastlanmaktadır. Söz konusu kitapların basım yılları bilinse bile, bu tarihler, içlerindeki ebruların tarihleri sayılamaz, çünkü bu tür eski yazma kitaplar, yüzyıllar boyu pek çok kez onarılmış, yenilenmiştir.
Dolayısıyle, içlerindeki ebru kâğıtları söz konusu işlemler sırasında uygulanmış olabilir. Bu nedenle, ebruculuğun başlangıç tarihinin belirlenmesinde, zamanı saptamak açısından, üstünde yapım tarihi yazılı olan ebru kâğıtlarından yola çıkmak en doğru yoldur.
Hafif ebru denen ve üstüne yazı yazılması için soluk renklerden yapılmış ebru kâğıtları tarih saptanması açısından önemlidirler. En eski ebru kâğıtlarının, XV.- XVI. yy’lardan kaldıkları ileri Türkistan’da doğan bu sanat oradan İran’a ve Türkiye’ye geçmiş ve en seçkin örnekleri ülkemizde ortaya konmuştur (söz konusu örnekler Topkapı Sarayı Müzesi’ndedir) .
Ebruda renkler
Ebru yapımında sarı renk için zırnık (arsenik sülfür), mavi için Pakistan’ın Lahor (ya da Lahur) kentinden gelen Lahor çiviti, yeşil renk için bu ikisinin karışımı, fıstık yeşili için fazla miktarda zırnık, yaprak yeşili için fazla miktarda çivit kullanılır. Lacivert için bedahşi laciverti denen doğal çivit, siyah için is mürekkepçiliğinde kullanılan is, beyaz için üstübeç, kırmızı için demir oksitler içeren kırmızı toprak (gülbahar), vişne çürüğü için Hindistan’daki bir bitkinin kurutulmasından elde edilen lök, tütün rengi için Çamlıca toprağı, vb. kullanılır.
Bunlar dışındaki ara tonlar, renklerin belli oranlarda birbirine karıştırılmasıyla elde edilir. Renk aralarında doğal biçimde noktalar bırakmak, boşluklar oluşturmak için, neft yağı kullanılır ya da su yüzeyine limon kabuğu sıkılarak, çıkardığı esansın aynı işi yapması sağlanır.