Ebeveynler genellikle çocuklara odaklanıp kendi aralarındaki ilişkiyi ikinci plana atma eğilimindeler. Ancak yeni bir çalışmaya göre ebeveynleri arasındaki sevgiye şahit olan çocuklar daha uzun eğitim görme ve daha geç yaşta evlenme eğiliminde. ABD’nin Michigan ve Canada’nın McGill Üniversitelerinden araştırmacıların yaptığı çalışmanın verileri Nepal ailelerinden toplandı. Makalenin yazarlarından William Axin’e göre “Bu çalışmada, anne-babalar arasındaki duygusal bağın, çocukların geleceğini önemli ölçüde şekillendirdiği görüldü…”
Araştırmanın verileri, Nepal’in Chitwan Vadisi’nde yaşayan ailelerin yaşamları üzerine yapılmış bir anketten alındı. 1995 yılında başlatılan bu anket, bölgedeki 151
mahalleye ait bilgileri bir araya getiriyor. Evli çiftlerle aynı anda, fakat ayrı ayrı yapılan görüşmelerde kişilere eşleri ile aralarındaki şevkat seviyesi soruldu. Eşler “Karınızı/kocanızı ne kadar seviyorsunuz?” gibi sorulara 4 aşamalı cevaplar verdiler. Ardından bu ailelerin çocukları 12 yıl boyunca izlenerek eğitim ve medeni durum davranışları gözlemlendi. Araştırmacılar, yukarıdaki soruya olumlu cevap veren çiftlerin çocuklarının daha uzun süre eğitim gördüklerini ve daha geç evlendiklerini
gözlemlediler.
McGill Üniversitesi Nüfus Dinamikleri Merkezi yöneticisi ve makalenin birinci yazarı olan Sarah Brauner-Otto, “Aile herhangi bir kurum değildir. Okul veya iş gibi değildir. Burası, aynı zamanda duygular beslediğimiz bir yerdir” diyor: “Ailenin duygusal bileşeni olan sevginin gösterilmesinin çocuklar üzerinde uzun süreli bir etki yarattığını anlamak önemlidir” diye de ekliyor. Nepal, aile içi ilişkilerin çocukların yaşamlarında ne kadar önemli olduğuna dair önemli veriler sunuyor. Ülkenin tarihine
bakıldığında, 1970’li yıllara kadar çocukların görücü usulü evlendirildikleri ve boşanmaların son derece nadir olduğu görülüyor. Daha sonra ise sevgi üzerine kurulu evlilikler geliyor; ancak boşanmaların sayıca artmakla birlikte hala nadir sayılabilecek bir sıklıkta gerçekleştiği görülüyor.
1970’li yıllardan bu yana ülkede eğitim de daha yaygın hale geldi. Çocuklar 5 yaşında okula başlıyor ve ilk öğretim 10 yaşında tamamlanıyor. Ardından lise diploması almak için sınava giriyorlar. 15-49 yaşları arasında ve daha önce en az bir evlilik yapmış kadınların %3’ünden daha azı, bu diplomayı 1996 yılında almış. Erkeklerin ise %31’i lise diplomalarını 2011 yılında almışlar. 2016 yılına gelindiğinde erkeklerin yalnızca %36.8’inde bu diploma bulunuyor. Çalışmanın bir sonraki hedefi, ebeveynler arası sevginin çocukları neden bu yönde etkilediği sorusunun cevabını bulmak. Araştırmacılara göre anne ve baba birbirini sevdiğinde, çocuklarına daha çok yatırım yapıyor ve eğitim hayatında kalmalarına destek oluyorlar. Ayrıca çocuklar ev ortamlarında mutlu oldukları için kaçıp kendi düzenlerini kurmak için acele etmiyorlar. Ayrıca ebeveynlerini rol model olarak gördükleri için benzer bir evlilik yapabilmek için daha seçici oluyorlar. Bu bulgular, çiftlerin ilişkilerine ait diğer faktörler ve çocukların ergenliğe geçişleri göz önüne alındığında da farklılık göstermiyor. Bu faktörler arasında sosyal sınıf farklılıkları, eğitime erişim kolaylığı, ebeveynlerin görücü usulü ile evlenmiş olup olmaması, hatta ebeveynlerden birinin aile evi dışında yaşamak zorunda kalması gibi koşullar da var. Makalenin yazarlarından William Axinn, “Sevgi diğer şeylerden bağımsız değildir; ebeveyn sevgisindeki farklılıklar bile değişik sonuçlar doğurabiliyor” diyor.