Desiderius Erasmus’un Deliliğe Övgü adlı eseri, Rönesans hümanizminin temel taşlarından biridir. 1509’da yazılan bu hicivli eser, “Delilik” adlı bir karakterin ağzından kaleme alınmıştır. Delilik, insan yaşamının ve toplumun vazgeçilmez bir parçası olduğunu savunur. Kitap, aklı ve mantığı merkeze alan skolastik düşünceye, Katolik Kilisesi'nin yozlaşmış uygulamalarına ve toplumdaki sahte bilgeliklere karşı ince bir alayla saldırır.
Erasmus’un temel argümanı şudur: İnsan hayatı, her yönüyle “deliliğe” dayanır. Aşık olmak, çocuk sahibi olmak, dostluk kurmak, eğlenmek, hayal kurmak gibi insani davranışların çoğu, rasyonel değil, duygusal ve irrasyoneldir. Buna rağmen, bu “delilik halleri” olmadan yaşam dayanılmaz olurdu. Yani insanı insan yapan şey, akıl değil, ölçülü bir “delilik”tir.
Eser aynı zamanda dönemin akademik ve dini kurumlarını da eleştirir. Erasmus, skolastik filozofların soyut ve anlamsız tartışmalarına, dindar görünen ama ahlaken yozlaşmış din adamlarına ve halkı kandıran sahte aziz inançlarına alayla yaklaşır. Özellikle kilisenin riyakârlığını hedef alır ama bunu sert saldırılarla değil, ironi ve espriyle yapar. Bu nedenle kitap hem çok okunmuş hem de bazı çevrelerce tepkiyle karşılanmıştır.
Erasmus'un hümanist bakış açısı, bireysel düşünce özgürlüğünü, eleştiriyi ve ahlaki samimiyeti savunur. Ona göre gerçek bilgi, dogmalara körü körüne inanmak değil, sorgulayıcı ve açık bir akılla hayata bakmaktır. Ancak bu akıl, katı ve ruhsuz bir akıl değil; esnek, mizahı ve insan zaaflarını anlayan bir akıldır.
Deliliğe Övgü, biçimsel olarak eğlenceli ve hafif görünse de aslında derin bir felsefi ve toplumsal eleştiridir. Erasmus, Delilik üzerinden konuşarak hem güldürür hem düşündürür. İnsan doğasının çelişkilerini, toplumun ikiyüzlülüğünü ve dinin yozlaşmasını ortaya koyar. Bu yönüyle eser, sadece Rönesans’ın değil, modern çağın da önemli eleştirel metinlerinden biri sayılır.