İlk dönemlerde bu tuz meselesinin sorumlusunun, durmadan denizlere bir şeyler taşıyan nehirler olduğunu düşünmüştük. Ancak okyanusların kimyasıyla bunlara dökülen nehirlerin kimyası aynı değildi. Doğu Pasifik yükseltisinde ilerlerken karşımıza bir kara duman püskürten bir sualtı bacası çıktı. Buna hidrotermal baca adını verdik. Siyah bir duman püskürtüyor gibi görünse de gerçek biraz daha farklı. Burada okyanusa salınan şey aslında minerallerin mikro kristalleri.Kara duman püskürten bacaları bulduktan sonra, Dünya’nın okyanuslarındaki suyun tamamının, her altı ila sekiz milyon yılda bir Dünya’nın içine girip çıktığını ve bu arada nehirlerden aldığı kimyasalların bir kısmını beraberinde götürerek bunları yeni kimyasallarla değiştirdiğini keşfettik. Bu durum, Dünya’nın etrafında bir basketbol topunun dikişleri gibi dolaşan okyanus ortası sırtı boyunca oluşuyor. Buralarda on binlerce magma odası yer alıyor. Su bunların içinden geçiyor ve okyanusların kimyasal yapısı böyle oluşuyor. Magma odalarından geçen okyanus suları, sahip oldukları tuzu doğrudan Dünya’nın kalbinden alıyor.