26 Nisan 1986 gece yarısından kısa bir süre sonra, Çernobil ismi tüm Dünya'da nükleer felâketle aynı anlamı çağrıştırmaya başladı. Ukrayna'nın kuzeyinde bir nükleer enerji santrali, güvenlik testinin ardından patladı ve çevreye radyoaktif bir "gölge" yayıldı.
Felâketin hem figüratif hem de gerçek döküntüsü, nükleer enerjinin risklerine ilişkin, korkuyla karışık hislerin bugün hala güncelliğini korumasına neden oluyor. Fakat yine de, bu felâketin doğa açısından bir kazanç nitelemesine neden olup olmadığına karar vermek zor.
Çünkü 2600 kilometre karelik, girişe kapalı bir alan, özellikle bu hedeflenmese de bir tür doğa rezervine dönüştü. 2015 yılında Current Biology'de yayımlanan bir araştırma verilerine göre, yapılan popülasyon incelemeleri, bazı popülasyonların insanların bulunmadığı bu bölgede patladığını göstermektedir.
Öte yandan bölge ekosistemleri üzerine yapılan çalışmalar, radyasyon iyonlaştırmanın adapte olamadığından kaynaklı da yaşamın büyük oranda zorda olduğunu ortaya koyuyor. Fakat istisnalar da bulunuyor, Çernobil ve Fukuşima gibi bölgelerde, serpintinin organizmalar üzerindeki uzun vade etkileri üzerine tartışmalar sürüyor. Şimdiye kadar bildiklerimiz bunlar.
Kara Mantar ve Ölü Ayrıştırıcılar
Çoğu mikrop, diğer pek çok organizma için ölüm anlamına gelen felâketlerde hızlıca avantaj elde eder. Cladosporium sphaerospermum, Cryptococcus neoformans ve Wangiella dermatitidis gibi melanin bakımından zengin mantarlar, iyonlaştırıcı radyasyonun pigmentleri üzerindeki etkileri sayesinde Çernobil'in içerisindeki özel bölgenin kralı haline gelmişlerdir. Araştırmalar, bu mantarların, nükleer santralin radyoaktvitesini yalnızca tolere etmekle kalmadıklarını, burasının tadını da çıkardıklarını gösteriyor.
Ancak yine de, çevre ekosistemlerdeki diğer ayrıştırıcılar için iyi bir haber değil. Bazı çok küçük türler avantaj elde ederken, diğerleri bu durumdan büyük oranda zarar gördü. 2014 yılında Oecologia'da yayımlanan bir araştırmada, Çernobil etrafındaki 20 ormanlık alanda kuru yaprakların ayrıştırılması oranında önemli bir düşüş olduğu bulgusuna ulaşıldı ve bu da girişe yasak bölge içerisindeki en küçük geri dönüşümcüler için büyük değişikliklere işaret ediyor.
"Kızıl Çamlar" ve Soya Fasulyeleri
Nükleer felâketler, genellikle kuru otlar, soyulmuş ağaçlar ve tozla dolu çorak araziler olarak düşünülür. Fakat tersine, Çernobil çevresinden elde edilen görüntüler, büyümüş yeşillikleri gözler önüne seriyor. Peki neler oluyor?
Çernobil sonrasında bütün bitkiler elbette ki ayakta kalamadı. Yaklaşık 10 kilometre karelik bir alanda, radyasyon hasarı sonucu yaprakları kahverengiye dönmesinin ardından Kızıl Orman adı verilen bir çamlık bulunuyor. Bu ağaçların büyük çoğunluğu koparılmış ve kalanlar da girişe yasak bölgenin en çok etkilenmiş parçalarıdır. Herhangi bir yangın tehlikesinde bu kuru ağaçlardan büyük oranda radyasyon yayılacağı tahmin edilmektedir.
Fakat, diğer bölgelerdeki bitkiler, artan radyasyon baskısıyla başa çıkabilecek akıllıca yollar geliştirmiştir. Çernobil'in sınırlandırılmış alanı içerisinde büyüyen soya fasulyeleri üzerine yapılan bir araştırma, bu bitkiler, 100 kilometre uzakta büyüyen bitkilerle karşılaştırdı. Araştırmacılar, yayılan bitkilerin tam olarak gelişmediğini ancak yine de, ağır metalleri bağladığı ve insanlarda kromozomal anormallikleri azalttığı bilinen proteinleri emerek hayatta kalmayı başardıkları bulgusuna ulaştı.
Kuş Beyinleri ve Turuncu Tüyler
Felâketle birlikte, kuş populasyonu en zor zamanlarından birisini yaşadı. Neredeyse 50 türü içeren 550 örneğin incelendiği bir araştırmada, beyin hacminde önemli bir düşüş görülen kuşların nörolojik gelişimlerinin radyasyondan etkilendiği sonucuna ulaşıldı.
Patlama sonrasında pek çok kuş populasyonunun azaldığı görülürken, bütün kuşların aynı şekilde etkilenmediği de gözlemlendi. Örneğin, ölen dişi kuş sayısı erkek nüfusuna oranla çok daha fazlaydı. Öte yandan, parlak tüylere sahip olmak bazı türler için bariz bir dezavantaj oldu.
Biyokimya tarafından, aynı zamanda vücudun antioksidan desteğini azaltan fazla miktarda feomelanin üretildi. Eğer radyasyondan kaynaklanan hasarla başa çıkmak istiyorsanız, bu kimyasal ailesinden çok miktarda kullanmak işe yarardır. Araştırmacılar, karotenoid renklere (turuncu, sarı, kırmızı tonlarında) ve büyük vücut kütlesine sahip kuşlarda, populasyon azalmalarının daha fazla olduğu bulgusuna ulaştı. Bu da koyu renklerin Çernobil kuşlarının "yeni modası" olduğuna işaret ediyor.
Geri Dönen Fareler
Çernobil'in insansız bölgesindeki en şaşırtıcı keşif, muhtemelen, çok sayıdaki memelinin ormanlara geri dönüşü olmuştur.
Fare ve tarla fareleri (vole) gibi daha küçük canlılar üzerinde 1990ların ortalarında yürütülen çalışmalarda, bölgenin sınırları boyunca populasyon büyüklüklerinde önemli farklılıklar olmadığı sonucuna ulaşıldı. Öte yandan, son yıllarda, geyik ve yaban domuzu gibi daha büyük hayvanların da bölgeye geri döndükleri gözlemlendi. En çok kazananın ise, insanların bulunmayışının bir fırsata dönüştüğü kurtlar olarak görülüyor. Bazı tahminlere göre, insan girişinin yasak olduğu bölgedeki kurt sayısı bölge dışındaki kurt sayısından 7 kat daha fazla. Elbette ki, sayı çokluğu; daha iyi bir sağlık anlamına gelmese de; hayvanların, insan saldırılarına kıyasla radyasyonu yeğledikleri düşünülebilir.
Çernobil Matruşkaları
İnsanların, yasaklı bölge sınırları içerisinde yaşamalarına izin verilmiyor. Yaklaşık 350.000 insan tahliye edildi ve arazinin temizliği doğrudan doğanın kendisine bırakıldı.
Yaklaşık 1000 kişi, aylar sonra radyasyona maruz kalmış bölgedeki evlerini aramak için geri döndü. Çoğunluğu yaşlı kadınlardan oluşan bu gruba "Çernobil Matruşkaları" ismi verildi ve 30 yıl içerisinde geriye neredeyse 100 kişi kaldı. Ancak ölümlerin, doğrudan nedeninin radyasyonlu çevre olmadığı, yaşlılığa bağlı doğal ölümler olduğu ileri sürülüyor.