Bir gün önce açtığımız deliğin üzerini ince bir buz tabakası kaplamış. Kırmak zorundayız. Üç metre kalınlıktaki yüzer buzu aşan delik, ancak tek bir kişinin sığabileceği genişlikte ve altında deniz uzanıyor. Bu kadar küçük bir delikten dalmayı daha önce hiç denememiştik. Önce ben gidiyorum. Ellerim, dizlerim, topuklarım ve paletlerimin ucuyla itip kakarak zar zor geçiyorum delikten. En nihayet buzlu suya daldığımda, dönüp geri bakıyorum. Ürpertici bir görüntü var karşımda. Delik daha şimdiden arkamdan kapanmaya başlamış. Taban yüzeyi, yüzen buz kristallerinden oluşan yoğun bir bataklık. İnişimle birlikte hareketleniyor, adeta tepetaklak edilmiş bir tahliye borusuymuş gibi deliğe hücum ediyorlar. Kolumu bu buzlu karışıma daldırma zamanı geldiğinde, kalınlığı neredeyse bir metreye ulaşmış bile. Emniyet halatını kavrayarak kendimi milim milim yukarı çekmeye çalışırken omuzlarım sıkışıyor. Kafama inen hızlı bir darbeyle irkiliyorum: Dalış arkadaşlarımdan biri beni kurtarmaya çalışırken küreği kafama çarpmış. En nihayet bir el uzanıyor ve elimi kavrayarak beni dışarı çekiyor. Bugünkü dalış sona erdi. Bu, yapacağımız 32 dalıştan biriydi.