Bilgisayarlarımızın hızından veya hızına güvenip aldığımız bilgisayarlarımızın yavaşlamasından veya en azından daha hızlılarının kısa bir süre içinde piyasaya çıkmasından şikayet etmişizdir. Yeni bir araştırmada, bilim insanları bilgisayar hızı ve verimliliğini daha önce görülmemiş biçimde geliştirecek üstelik biyolojik temelde bir metod geliştirdi.
Bahsi geçen araştırmada, Desmond Loke, Griffin Clausen, Jacqueline Ohmura, Tow-Chong Chong, ve Angela Belcher bir araya gelerek 'biyolojik şablonlama' (İng. 'biological templating') adını verdikleri metot ile virüslerden yararlanarak daha iyi RAM hafıza geliştirmeyi başardıklarını duyurdu.
Araştırmacılar, Massachusetts Institute of Technology (MIT) ve Singapore University of Technology and Design (SUTD) enstitülerinden kolaborasyon için bir araya gelerek ekip oluşturdu ve çalışmaları online olarak ACS Applied Nano Materials hakemli dergisinde geçtiğimiz ayın sonunda yayımlandı.
Araştırmanın dayandığı temel nokta, daha hızlı bilgisayarlar elde etmenin kilit yolunun geleneksel RAM bellek çiplerinde bilginin transfer edilmesi ve kaydedilip depolanması arasında geçen milisaniyelik gecikmeleri düşürmek olmasıydı.
Sürekli olarak bir güç kaynağına yani elektriğe bağlı olmayı gerektiren ve sakladıkları bilginin uçucu olduğu RAM bellekler ile birlikte, daha yavaş çalışan ama bilginin daha kalıcı olduğu hard diskler bilgisayarlarımızda ihtiyaç duyduğumuz kısa süreli ve uzun süreli hafıza görevini görmek için bulunuyor.
İşte tam da bu noktada faz değiştirebilen hafıza kartlarına ihtiyaç duyuyoruz. Faz değiştirebilen hafızalar hem RAM çipleri kadar hızlı hem de harddiskler kadar yüksek depolama kapasitesine sahip olabiliyor. Bu hafıza teknolojisi, iki yönlü olarak amorfus (biçimsiz veya şekilsiz) formdan kristal (kristalin) fazına ve bunun tam tersi yönde geçiş yapabilen bir malzemeyi kullanıyor. Ne var ki, mevcut araştırmaya kadar bu teknoloji, uygulama ve pratiğe geçişte birçok engel ve sorun ile karşılaşmaktaydı.
Galyum antimonid gibi çift tipli malzemelerin, faz değiştirebilen hafızaların üretiminde çok daha iyi mankenler olabileceği düşünülüyor. Ancak bilimcilere göre bu malzemenin kullanımı enerji tüketimini artıracaktır ve yaklaşık 350 santigrat derece seviyesinde malzeme, materyal separasyona uğruyor.
Materyal seperasyonu, malzemenin bileşenlerine, çözen ve çözünenine veyahut istenilen endüstriyel anlamda kullanılmasına engel olacak şekilde fazlarına ayrılması anlamına geliyor. Dolayısıyla, çift-tipli malzemeler ile entegre bilgisayar parçaları üretmek oldukça zor olacaktır, çünkü 400 derece civarında yani tipik malzeme üretimi sıcaklıklarında seperasyona uğramış olacak.
Araştırma ekibi bu sorunun üstesinden ince kablo üretimi teknolojisi kullanarak geldi. İnce kablolar üretmeyi sağlayan geleneksel metotlar 450 dereceler ve üzerindeki sıcaklıkları gerektirebilmektedir. Şimdi ise tarihte ilk kez, M13 bakteriyofaj virüsü kullanılarak germanyum-kalay oksit kablolar ve hafıza kartları düşük sıcaklıklarda üretilerek kullanıldı.
Bu sayede transfer ve depolamada kaybedilen milisaniyelerin geri kazanılması veya kaybedilmemesi ile modern bilgisayar teknolojilerinde yeniden bir sıçrama ile hızlanma sağlanacağı belirtiliyor.