Bilim insanları uzunca bir süre boyunca, derin uyku aşamaları sırasında beynin dış dünyayla iletişimi kestiğini ve bilincin geçici olarak yitirildiğini düşündüler. Böylelikle de beynin bunu yaparak; gün içerisinde öğrenilen hafızaların üzerinden geçebildiği ve dışarıdan bir müdahale olmadan bu hafızaları depoladığı düşünülüyordu. Buna da hafıza güçlendirme deniliyordu ve uykunun bu işlem için oldukça önemli olduğunu gösteren çokça çalışma mevcut.
Uyku anında, zihinlerimizin kendini dış dünyaya kapattığı düşüncesi oldukça eskidir. Hatta gündelik deneyimlerimize ve uyku anında beynimizin dış dünyaya kendisini tamamen kapatmadığını ortaya koyan güncel bilimsel çalışmalara rağmen, bu bakış açısı bugün dahi uykuya dair kavrayışımızda kendisine yer edinebiliyor.
Ancak, dış dünyayla tamamıyla alakayı kesmememiz, herhangi bir yere gizlenmiş bir avcıdan korunmak noktasında evrimsel açıdan da mantıklıdır. İşte bu yüzden beyin dış dünya ile arasındaki kapıyı hafif aralık bırakıyor ve böylelikle de herhangi bir davetsiz misafirin sesinde uyanabiliyoruz. Örneğin, kendi ismimizi duyduğumuzda ya da aynı şiddetteki diğer seslere kıyasla özellikle dikkat çekici bir ses (örneğin; alarm sesi) duyduğunuzda kolaylıkla uyanırız.