Bilim insanları, bağırsak sağlığı ve mikrobiyoloji çalışmasını tarayarak ortak bir sorumluyu keşfettiklerini duyurdu: bağırsak mukozası.
Bağırsak mukozası, vücuttaki diğer mukuslara benzer biçimde içinde glikozile (şeker içeren) mukus proteinlerini veya glikoproteinleri de barındıran bir polimer ağı şeklinde dokuyu kaplayan sulu bir medyumdur. Aşağıda bahsedeceğim yeni araştırmada bilim insanları sinir sistemini etkileyen bir takım faktörlerin aynı zamanda mukus bileşiminin hacim, akışkanlık ve porozite gibi değerlerini de etkilediğini ve hatta gastrointestinal (sindirim sisteminin bütününü) mikrobiyal popülasyonu etkileyebildiğini öne sürüyor.
Bağırsak mikrobiyomu veya bağırsak mikrobiyotası olarak adlandırdığımız, sindirim sisteminin en önemli kısımlarından birinin tamamında var olan zararlı/yararlı tüm mikrobik yaşamı ifade etmektedir. Kendi iç sinir ağı olan -enterik sinir sistemi- bu organ aslında sempatik ve parasempatik sinir sisteminden bağımsız kararlar alıp harekete geçebilmektedir. Bu enterik sistemi de, tüm bağırsak yolu boyunca uzanıp mukozal epitel (iç deri) yapısını da yer yer bağlanarak kendi ağına dahil eder.
Disbiyoz (kalın bağırsak mikrobiyotasının bozulması) ve bağırsak fonksiyon bozuklıkları Parkinson ve Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıkların kimi vakalarında semptom olarak kaydedilmiştir. Hatta otizm başta olmak üzere bir takım nörogelişimsel hastalıklara sahip bireylerin rapor ve medikal öykülerinde de bu bağırsak rahatsızlıkları ve/veya belirtileri raporlanmıştır.
Her dokunun mikrobiyotası, o dokunun varsa mukusunu temel besin ve enerji kaynağı olarak kullandığından mukozadaki madde kompozisyonunun ve miktarının değişimi tüm bu sindirim hastalıklarına neden olabilmekte veya uygun ortamı sağlayabilmektedir.
Intestinal homeostazi terimi ile bilinen bağırsak dokularının ve organının stabilitesi, pH ve tuz dengesi, mikrobiyom kalitesinin optimizasyonu koşullarının nörolojik hastalıklardan etkilendiği açıkça görülüyor. Mukoza, aynı zamanda bağırsağımıza girecek olan zararlı bir takım bakteri ve diğer patojenlere karşı da ilk savunma hattını oluşturuyor. Araştırmacılar ise şu soruyor; acaba mukoza aynı zamanda beyin hastalıkları içinde ilk savunma hattı olma özelliği taşıyor olabilir mi?
RMIT University'den bilim insanları, bağırsak sağlığı ve mikrobiyoloji çalışmasını tarayarak ortak bir sorumluyu keşfettiklerini duyurdu: bağırsak mukozası. Başyazar Elisa Hill-Yardin'e göre, ortak görülen değişimler bakteriyel balansın bozulması ve nörolojik hastalıkların temel semptomlarının kötüleşmesine sebep oluyor olabilir.
Çok fazla veya az görmemekle birlikte mukozanın dengeyi sağlama gibi bir görevi olduğunu biliyoruz ve bilim insanları da daha önceki çalışmalarda bakteri dengesine katkısı gösterildiyse de bugüne kadar kimse mukoza ve beyin arasında bir ilinti kurmamıştı. Mevcut tarama ve metaanaliz çalışması ile otizm, Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı ve Multipl Skleroz hastalarının sağlıklı insanlarla karşılaştırıldığında bağırsak mukozalarında farklı bakteriler barındıkları ve iyi ve kötü bakterilerin oranlarının bir farklılık gösterdiği tespit edildi.
Böylelikle, moleküler tıp bilimi için yeni bir alan açılmış oldu aslında. Öyle ki, ikinci beynimiz olarak düşündüğümüz bağırsağı hedefleyerek asıl beyin hastalıklarını tedavi etmenin mümkün olabileceğine dair ilk izleri yakalamış olduk. Elbette bağırsak mikrobiyomu da lokal bakılacak olursa, sindirim yolunun neresinde bulunduğuna göre büyük farklılık gösterebilmektedir. Bunun temel sebebi ise mukozanın farklılık göstermesidir. İnce bağırsakta daha poroz bir yapıya sahip olan ve bu şekilde besin emilimine izin veren mukuz, kalın bağırsakta bakterilerin içinden penetre etmesini engelleyebilmek adına daha kalındır.
Bağırsak Nöronları ve Beyin Hastalıkları
Elimizde her gün artan çalışma verilerden, beyin rahatsızlıklarının -ki buna çok hafif düzeyde ve anlık anksiyete ve depresyon da dahildir- bağırsak başta olmak üzere sindirim sistemi genelindeki nöronları etkilediğini biliyoruz. RMIT araştırmacıları da bununla bağıntılı olarak otizm bozukluklarının hem beyin hem de bağırsak enterik sinir sistemini etkileyebildiğini gösterdi.
Bu analizler bize bağırsak mukusunu korumamanın nörolojik hastalıklara sahip olan bireylerde gastrointestinal problemlerin ortaya çıkmasına daha açık hale getirdiğini gösteriyor. Bununla birlikte ileri bağırsak işlev bozukluklarının da beyin hastalıkları semptomlarını azdırabileceği söylenebilir. Bu da elbette hasta ile birlikte bakımını üstelenenleri ve yakın çevresini de etkilemektedir.
Şimdi tüm bunlarla, bağırsak mukozasına müdahale ederek savaşabileceğimiz görülmüş oldu. Yakın gelecekte, oldukça basit ve belki de hiç de invazif olmayan bir takım teknik ve yöntemler geliştirilebilecek.