Öyle kokular vardır ki; beyninize ulaştığı anda geçmişe gider, bazen hoş bazen de hoş olmayan hafızalarımızın yeniden canlanmasına neden olur. Bu koku bazen yeni alınan bir kitabın sayfalarına, bazen bir elbisenin kumaşına, bazen girdiğiniz yeni bir ortama, bazen fırından yeni çıkmış bir ekmeğe gizlenmiş haldedir. Her şey o kadar çabuk gerçekleşir ki, bu özel kokunun bir anınızı canlandırıyor olmasına şaşırmamak neredeyse imkânsızdır.
Yalnız olmadığınızı söyleyelim. Birçoğumuz, belirli bir kokunun beynimizi, belirli duygularla açıkça ilişkilendirdiğimiz farklı bir olay veya konumun hafızalarıyla doldurduğu deneyimler yaşıyoruz. Öte yandan konu ile ilgili çeşitli yaklaşımları kullanan bilimsel çalışmalar da yapılmıştır. Bu çalışmaların ilklerinden birisi de 2004 yılında Neuropsychologia'da yayımlandı. Brown University'den araştırmacıların yürüttüğü çalışmada, beş kadından oluşan bir grubun, pozitif bir hafıza ile ilişkilendirdikleri bir parfümün kokusunu aldıklarında beyinlerinde oluşan aktivite miktarı, daha önce hiç koklamadıkları bir parfümün kokusunu aldıklarında oluşan aktivite miktarından belirgin biçimde fazla olduğu ortaya koyuldu. Bununla birlikte, unutulmaz parfüm ile ilişkili beyin aktivitesinin, parfüm şişesini görme işaretinin oluşturduğu beyin aktivitesinden daha büyük olduğu sonucuna ulaşıldı.
Daha güncel olarak ise yine Neuropsychologia'da 2013 yılında yayımlanan çalışmada, araştırma ekibi, yine koku uyaranları (gül kokusu gibi) ile ilişkili beyin aktivitesinin, görsel uyaranlara (gülün görünümü gibi) göre daha fazla olduğu bulgusuna ulaştı. Öte yandan, kokuları güçlü olumsuz duygularla da ilişkilendiren ve bu kokuların travma sonrası stres bozukluğuna olumsuz etkileri olabileceğini ortaya koyan klinik vaka çalışmaları da bulunuyor.
Peki tüm bu süreç neden ve nasıl gerçekleşiyor? Çoğumuz, koku alma duyumuzdan ziyade görme duyumuza çok daha fazla güveniriz. O halde nasıl oluyor da; koku duyumuz, duygularımızı ve hafızalarımızı çok daha etkin bir biçimde harekete geçirebiliyor?
Koku Duyumuz Nasıl Çalışıyor
Havadaki moleküllerin beynimiz tarafından koku olarak yorumlamamıza neden olan dönüştürme süreci ve beynimizin bu kokuları kategorize etme ve yorumlama için kullandığı mekanizmalar tahmin edebileceğiniz üzere son derece karmaşıktır. Hatta o kadar karmaşıktır ki; bu sürecin kodlamasını çözen çalışmaları nedeniyle Richard Axel ve Linda Buck'a 2004 yılında Fizyoloji ve Tıp alanındaki Nobel Ödülü'nü kazandırmıştır.
Havadaki uçucu maddelerin moleküllerini aldığımızda, koku alma reseptör hücrelerini oluşturan nöronlar; beynimizin koku soğancığı (Olfactory bulb) denilen bir bölgesine sinyal gönderir. Axel ve Buck'a Nobel Ödülü kazandıran çalışmalarında ise, her biri küçük bir koku alt kümesine odaklanan farklı türde koku alma reseptörlerinin kodlanmasında yaklaşık 1000 genin rol oynadığı bulgusuna ulaşıldı. Bu araştırma bize, her reseptörün olası tüm kokuları anlamaktan sorumlu olmadığını gösteriyordu. Bu sinyaller daha sonra koku soğancığı içindeki, her birinin farklı kokularda "uzmanlaştığı" mikrobölgeler olarak adlandırılan küçük bölgelere iletilir. Daha sonra koku soğancığımız, bu sinyalleri "koku" olarak algıladığımız şeyler şeklinde yorumlar.
Koku soğancığı, burundan beyne doğru uzanır ve duyguların işlenmesinden sorumlu bir beyin bölgesi olan amigdala ve hafıza ve bilişimizden sorumlu hipokampus ile doğrudan bağlantılır. Bilim insanları, koku soğancığı ile beynin hafıza ve duygularla ilişkili beyin bölgeleri arasındaki bu yakın fiziksel bağlantının, beynimizin neden kokuları belirli duygusal anılarla ilişkilendirmeyi öğrendiğini açıklayabileceğini ileri sürüyor. Bu koku güdümlü anıların çoğu çocukluk anıları olabilir, çünkü çocukluk yıllarımız yeni kokularla ilk kez karşılaştığımız yıllardır.
Havadaki moleküllerin beynimiz tarafından koku olarak yorumlamamıza neden olan dönüştürme süreci ve beynimizin bu kokuları kategorize etme ve yorumlama için kullandığı mekanizmalar tahmin edebileceğiniz üzere son derece karmaşıktır. Hatta o kadar karmaşıktır ki; bu sürecin kodlamasını çözen çalışmaları nedeniyle Richard Axel ve Linda Buck'a 2004 yılında Fizyoloji ve Tıp alanındaki Nobel Ödülü'nü kazandırmıştır.
Havadaki uçucu maddelerin moleküllerini aldığımızda, koku alma reseptör hücrelerini oluşturan nöronlar; beynimizin koku soğancığı (Olfactory bulb) denilen bir bölgesine sinyal gönderir. Axel ve Buck'a Nobel Ödülü kazandıran çalışmalarında ise, her biri küçük bir koku alt kümesine odaklanan farklı türde koku alma reseptörlerinin kodlanmasında yaklaşık 1000 genin rol oynadığı bulgusuna ulaşıldı. Bu araştırma bize, her reseptörün olası tüm kokuları anlamaktan sorumlu olmadığını gösteriyordu. Bu sinyaller daha sonra koku soğancığı içindeki, her birinin farklı kokularda "uzmanlaştığı" mikrobölgeler olarak adlandırılan küçük bölgelere iletilir. Daha sonra koku soğancığımız, bu sinyalleri "koku" olarak algıladığımız şeyler şeklinde yorumlar.
Koku soğancığı, burundan beyne doğru uzanır ve duyguların işlenmesinden sorumlu bir beyin bölgesi olan amigdala ve hafıza ve bilişimizden sorumlu hipokampus ile doğrudan bağlantılır. Bilim insanları, koku soğancığı ile beynin hafıza ve duygularla ilişkili beyin bölgeleri arasındaki bu yakın fiziksel bağlantının, beynimizin neden kokuları belirli duygusal anılarla ilişkilendirmeyi öğrendiğini açıklayabileceğini ileri sürüyor. Bu koku güdümlü anıların çoğu çocukluk anıları olabilir, çünkü çocukluk yıllarımız yeni kokularla ilk kez karşılaştığımız yıllardır.