Altın oran, matematik ve sanatta, bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir oran bağıntısıdır. Altın oran kaynağını Fibonacci dizisinden almaktadır. Orta Çağ’ın en ünlü matematikçisi olan İtalyan kökenli Leonardo Fibonacci, birbiri arasında ardışık ilişki ve olağanüstü bir oran bulunduğunu iddia ettiği sayıları keşfetmiş ya da diğer bir görüşe göre de Hint-Arap medeniyetinden öğrenmiş ve Avrupa’ya taşımıştır. Evrendeki muhteşem düzenle birebir örtüşen bu sayıları keşfetmesi nedeniyle, altın orana da adının ilk iki harfi olan “Fi” (Φ) sayısı denilmiştir. 1 rakamıyla başlayan bu dizi, ikinci rakamın ardından önceki iki rakamın toplamını alarak ilerlemektedir. Kısacası dizi, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, … şeklinde devam etmektedir (21= 8+13, 13= 8+5…). Ve bu dizide her bir sayının bir öncekine bölümü 1.618 033… sayısına yakın bir değer vermektedir.
İdeal insan bedenini altın orana göre resmeden Leonardo da Vinci’nin Vitruvius Adamı bu açıdan oldukça önemli bir çizimdir. Da Vinci, Vitruvius Adamı ve Altın Oran olarak bilinen yapıtında kollarını ve bacaklarını aynı anda hem bir karede hem de bir dairede birleştiren bir erkek figüründe altın oranı mükemmelleştirmiştir. Burada da Leonardo da Vinci altın oran kullanarak ustalığını göstermiştir.
Bu orana göre işlenmiş sanat eserlerine Antik Yunan’dan itibaren rastlanmaktadır. Antik Yunan’da Fidias isimli heykeltıraş ve matematikçi (M.Ö. 500 – 432), fi oranını Partenon Tapınağı’nda kullanmıştır. Daha sonra Platon (M.Ö. 428 – 347), bu sayıyı tüm matematiksel işlemlerin evrensel temeli ilan etmiştir. Ondan sonra gelen Öklid ise (M.Ö. 365 – 300) altın oranı pentagram ile ilişkilendirmiştir. Ayrıca altın orana doğada sıkça rastlanmaktadır.