Birbirinden uzak konumlanmış gözleri, fırfırlı solungaçları ile aksolot semender türü bunlar gibi sıradışı bir özelliği daha barındırıyor: Rejenerasyon (uzuv yenileme). Bir uzuvlarını, kalplerinin veya iç organlarının bir kısmını ve hatta beyinlerinin dahi bir kısmını kaybetseler dahi, yeniden büyütebiliyorlar.
Araştırmacılardan Parker Flowers, aksolotların kendilerini öldürmeyen neredeyse tüm hasarlardan sonra vücutlarını tamamlayıp hayatta kalabildiklerini belirtiyor.
Aksolotların bu önemli ve ileri düzey rejenerasyon yeteneğinin genetik temelleri, kısacası biyolojik yazılımı çözülebilirse, insanlarda da hasarlı, eksik veya az gelişmiş dokuların iyileştirilmesi ve tedavisinde önemli adımlar atılabilecekti. Ancak bu yöndeki girişimler, aksolot türünün diğer bir sıradışı özeliğinin tespit edilmesi ile engellendi veya gecikti diyebiliriz. Aksolotlar, hayvanlar aleminde bugüne kadar genomu dizilenmiş olan tüm hayvanların içinde en büyük genoma sahip hayvanlar. Öyle ki; insan genomunun neredeyse 10 katı uzunlukta.
Şimdi ise Flowers ve ekibindeki diğer araştırmacılar yüksek verimliliğe sahip bir yol geliştirerek, aksolotların genomunun tamamına bakıp rejenerasyonda görev alan en azından iki farklı geni tespit etmelerini sağlayacak bir yöntem buldu.
Geçtiğimiz hafta içinde eLife'ta yayımlanan makalede araştırmacılar, yeni dizileme (sekanslama) teknolojilerinin ortaya çıkardığı kısa zamanda yüksek sayıda anlamlı nükleotit dizisinin tanılamayı başarması ve gen-editleme sayesinde, uzuv rejenerasyonunda görevli olduğu düşünülen aday genlerden yüzlercesini taradıklarını yayımladı.
Ne var ki, aksolot genomunun dev olmasının da nedenlerinden biri olarak çok tekrarlı nükleotit dizilerinden oluşan hatırı sayılır derecede büyük bir kısmı var. Bu nedenle de sayıca indirgenmiş de olsa elde kalan genlerin fonksiyonlarını araştırmayı son derece zor bir duruma sokuyor.
Lucas Sanor ve Flowers çok aşamalı sürecin içinde her aşamada gen editleme tekniğine başvurarak, uzuv yenilenmesinde rol alıyor olduğundan şüphelenilen 25 farklı genin takibini yapabilmemizi sağlayacak marker*ları yaratmayı hedefledi. Bu sayede de, yenilenmekte olan uzvun yeniden gelişen bölgesinde bölünen hücre topağının yani terminolojide 'blastema'nın içinde bu rejenerasyonda aktif rol olan iki farklı geni tanılamayı başardılar. Aynı genlerin aksolotların kuyruklarındaki kısmı yenilenmede de görev aldığı tespit edildi.
Flowers, aynı veya benzer biçimde daha nice genin görevli olabileceğini öne sürdü ve insanlarda da inaktif veya aktif biçimde bu genler bulunuyor olduğundan bir gün insandaki doku iyileşmesi ve yenilenmesi için nasıl aktive edeceğimizi öğrenip bu genleri bu amaçla kullanabileceğimizi belirtti.