Akad Sanatı ya da Agade, hem Babil ülkesinin kuzeyini, hem de İ.Ö. III. binyıldaki bir krallık kentinin tarihi ile ilgilidir. Bu kentin kalıntıları henüz bulunmadığı gibi, yeri de tam olarak bilinmez (Bağdat’ın güneyinde olduğu sanılmaktadır). Pers dönemine kadar Akad, aralarında belli bir birlik olmasına karşın Sümer ülkesinden ayrı kaldı: Her iki ülkeyi yöneten hükümdarlar Sümer ve Akad kralları ünvanını taşıyorlardı. Mezopotamya’da birbirini izleyen sülaleler arasında en az bilineni Akad sülalesidir. Yıkıntıların bulunmaması nedeniyle Akad konusundaki bilgiler, İ.Ö. II. ya da III. binyıllardan kalan yazıtlara ve belgelere dayanır. Hükümdarlık sürelerini belirlemenin olanaksızlığına karşın, Akad sülalesinin İ.O. 2325- 2160 yılları arasında egemenlik kurduğu söylenebilir. Akad kenti, 2350’de Sargon tarafından kurulan imparatorluğun merkeziydi. Sargon, bir din görevlisi olduğu için çocuk büyütme hakkı bulunmayan annesi tarafından sazdan bir sepet içinde Fırat ırmağına bırakılmış, bir su taşıyıcısı tarafından bulunup büyütülmüştü.
Akad Krallığı
Yoksulluk içinde bir çocukluk dönemi geçirdikten sonra, subay oldu. Son Sümer kralını yenerek iktidarı ele geçirdi ve Akdeniz kıyılarından Elam’a kadar uzanan bölgeyi egemenliği altına aldı. Böylece Mezopotamya’da ilk birlik sağlanmış oldu. Sargon’un oğulları Rimuş ve Maniştusu ile torunu Naram Sin de, Sargon kadar bilge, Sargon kadar savaşçı krallardı. Yönetimleri süresince, Sümerlerin yerleştirdiği din ve iktisat geleneklerine bağlı kaldılar.
Akadların silindir biçimindeki mühürleri bu açıdan ilgi çekicidir. Üstlerindeki deniz, balık, saban ve gemi resimleri, iktisat ve tarımdaki gelişmeleri belirttiği gibi, Sümer geleneklerine duyulan saygıyı da gösterir. Öte yandan, Gılgamış ve Enkidu adlı efsane kahramanlar da edebiyatta ve resimde yoğun bir biçimde işlenmiştir. Ne var ki, bu refah dönemi çevredeki yabancı halkların dikkatini çekti ve sonunda hem Sargon sülalesi, hem de Akad imparatorluğu, doğudaki dağlardan geldikleri sanılan yağmacı Gutilerin istilasıyla yerle bir edildi.
Akad İmparatorluğu, uzun sürmemesine karşın, Sargonların edebiyata ve yasalara verdikleri önem nedeniyle, uygarlık tarihinde derin izler bıraktı. Bilinen sami dillerinin en eskisi olan akadca, Sargon’un iktidara gelmesiyle, sümercenin yerini almıştı. Sümerlerin kullandığı, zamanla Batı Asya’daki çeşitli dillere uygulanan çivi yazısıyla yazılan bu yazı, her biri çok sayıda değer içeren üç yüz işaretten oluşuyordu. Sistemi son derece karmaşıktı. Babillilerin ve Asurluların etkisi altında kalan bütün Batı Asya ülkelerinde, Perslerin istilasına kadar (VI. yy.) akadca konuşuldu, ayrıca o dönemde akadca, Mısır’ın da içinde yer aldığı bütün Yakındoğu ülkelerinde resmi siyaset dili olarak kullanıldı. Amarna arşivlerinde bulunan ve firavunların yazışmalarını içeren ünlü tabletler akad diliyle yazılmıştır.